15 Eylül 2019 Pazar

2019 Eylül Ayı İzlenenler

_________________________________

2019 EYLÜL AYI ÖZETİ
_________________________________
   

       

      

      


_________________________________




Anna

Leon ve Nikita gibi filmleri yapan bir adamın dört nala 2.sınıf aksiyon, çerezlik filmleri çeken bir adama dönüşme hikayesi içimi burkan detaylardan biri. Tamam Lucy'de de o özlediğimiz kadın karakter detayı vardı biraz merak uyandırıyordu ancak derinliği yoktu, onu kabul ettik. Fakat Anna'da karakter derinliği yaratmak için koca senaryoyu komedi filmine çevirmeye ne gerek vardı. Matruşka hikayesi oldukça sığ bir göndermeydi. Biz Fransız polislerin aksiyonunu severken, bize ikidir CIA, KGB getirip duruyor sayın Besson. Neyseki Anna'yı oynayan hanım kızımız iyiydi. Başka filmlerde de görmek isteriz kendisini.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Parasite

Boog Joon-Ho, bu sene piyasaya sürülen oldukça kötü filmlerin arasından anlatımı ve hikayesiyle kolaylıkla sıyrılan "Parasite" filmi ile belki de en çok adından söz ettiren yönetmen olacak. Kara-komedi olarak başlayıp gerilime dönen sonrasına dramı hissettiren film, aksiyonu da karakter gelişimini de güzel yansıtıyor. Metaforik göndermeler de hikayeyi çok güzel destekliyor. Özellikle su ile yapılan göndermeler güzeldi. Hikayenin sonu eh diyerek geçsek de baştan sona kadar akılda kalıcı bir film çıkmış. Yönetmen hemen her filminde oynattığı Kang ho-Song ise bu sefer dümeni ele geçirmiş ve istediği şekilde yönlendirebilmiş rotayı.



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Sibel

Küçüklüğünde geçirdiği hastalık nedeniyle konuşamayan ve sadece kuş dili ile iletişimini sağlayan, kadınlara karşı oluşan baskıları, köy kültürüne karşı gelerek ötelemeye çalışan bir kadın olan Sibel karakteri, Damla Sönmez'in etkili oyunculuğu ile son yıllarda karakter yazamayan sektöre bir cevap niteliğinde olmuş. Doğa, karadeniz kültürü ve siyasi olaylara da ufaktan değinen filmde performanslar göz doldururken çok zor bir rolün altından kalkmayı başaran Damla Sönmez'in belki de tek eksiği, kullanılan dilin yapay duruşu oldu.





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Cafe de Flore

Katman katman açılan girift yapısıyla hafızalarda uzun süre yer edebilecek bir film Cafe de Flore. İç içe geçen kurgusu ile birlikte bir de iki farklı gibi gözüken (sürprizbozan veremiyorum o yüzden açıklamasını yapamam) hikayenin birleşimi filmi farklı kılan bir özellik olmuş. Müziklerin harika uyumu, sona doğru yükselen tempo ve en sonunda rahatlatıp bırakan bir yapı. Kült film tanımına uyan, sakin bir kafayla izlemeniz gereken bir film. 



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





Brothers

İlişkiler üzerine iki arada bir derede bırakan bir yapım Brothers. Çok beğendiğimiz Jake Gyllenhaal ve yine beğendiğimiz Natalie Portman'ı birleştiren, fakat hiç beğenmediğimiz Tobey Maguire'ı da sevimsiz bir rolde gördüğümüz bir senaryo. Jim Sheridan enerjisinden bir şey kaybetmemiş gibi gözükse de bazı noktalarda film tıkanmış. Hikayede yer alan asker koca evi terkeder, sonra kardeşiyle yengemiz yakınlaşır temalı filmde, koca evi terkettikten sonra başına gelenlerin dramatikliği, kalanların yaşadığı ruh hali gibi psikolojik öğelerin tamamı oyuncuların yeteneği ile yürüyor. Ben karakter derinliği namına çok bir alt metin göremedim. Her şeye rağmen seyri kolay, akıcı bir film izledik. Hafızalarımızda yer etti.



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






Nerve

Biricik Emma Roberts'ımızın ne kadar kötü olsa da izlettirdiği filmlerden bir diğeri Nerve'de bu sefer itici Dave Franco da ekleniyor zincire. Nerve bir oyun ve günümüzdeki ilgi hastalığına güzel gönderemeler içeriyor. Film romantik bir havada iken bir süre sonra gerilime dönüyor ve itiraf etmeliyim ki gerçekten heyecanlandım. Finale kadar eğlenceli vakit geçirten bir film olmuş. Final için bir şey söylemek istemiyorum klişeler ötesiydi. Tatil günü üstelik bir de gündüzse, izlenecek filmlerden biri olabilir.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






Yesterday 

Trainspoitting, 127 Hours, Slumdog Millionaire gibi akan giden filmlerin yaratıcısı Danny Boyle'un Steve Jobs filmi ile son demlerinde gördüğümüz parıltıyı devam ettirebilme açısından önemli bir filmdi Yesterday. Çok beklentiye girdim konusu nedeniyle. Beatles'ın bilinmediği bir dünyada Beatles şarkıları ile meşhur olma konusu yeterli bir beklenti aracıydı. İşleniş ve mizah unsuru da gayet yeterli film için. Olmayan kısım ve en sorunlu alan Erkek oyuncu tarafı. Oldukça itici ve hiçbir sempati toplamayan bir oyunculuk ile (bilinçli bir seçim) filmin gidişatı duruyor ve izleme isteği uyandırmıyor. Beatles şarkılarının etkisi de yeterli olmuyor. Olmamış bir film.





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





The Selfish Giant

Etkisinden uzun süre çıkamayacağınız bir film. Afişinin renkliliği sizi şaşırtmasın. İçinde karanlık bir hikaye barındırıyor. Karakter olarak birbirine zıt iki çocuğun toplumdan nasıl ötekileştiğini ve bunun sonucunda birbirlerine yakınlaştıklarını izlediğimiz ilk bölümün ardından gelen kısımda ise yaşama tutunma çabaları, bir işe yarama içgüdüsü ile yaptıkları işler ile birlikte gelen dramatik durumları görüyoruz. Conner Chapman'ın belki de bugüne kadar çocuk oyuncular arasında sergilenen en iyi performanslardan birini gösterdiği Arbor rolü fazlasıyla keskin bir karakter. Tüm filmi alıp götürüyor. Biraz Fareler ve İnsanlar tadı yakaladım filmde.





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


BONUS



Troya

Troya temsili hem gösterişiyle hem işlenişiyle gayet güzeldi. İzlediğim en iyi operalardan biri oldu. Değinmek istediğim konu Antalya'daki festival sıkıntıları. Expo yönetiminin inanılmaz kötü organizasyonu. İlki, yapılan etkinlikte hiç yönlendirme yoktu. Milleti oradan oraya yürüttüler boş yere. İkincisi numarasız düzene geçişi güvenlikçilere bırakmışlar. Güvenlikçi dediğim de gösteri boyunca ayakta dikilip anahtarlarıyla oynayan sığırlar. Troya gösterimi için çok fazla davetiye verilmiş. Davetiyeli gelenlerin de bir çoğu yine sığırdı. Telefonu ile oynayanlar, gösteriyi sonuna kadar çekenler, konuşanlar, perde verilmeden çıkıp sigara içip gelenler. Hangi birini anlatayım bilemiyorum. Neyseki gösteri tüm açıkları kapattı.




___________________________________________

Dizi Günlüğü
___________________________________________




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤








➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


OCAK-ARALIK İZLENEN FİLM ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI





2019 OCAK-ARALIK İZLENEN 
FİLMLER & DİZİLER & SAHNE SANATLARI




6 Eylül 2019 Cuma

2019 Eylül Ayı Okuduklarım

_____________________________________________

2019 EYLÜL AYI ÖZETİ
_____________________________________________


      



_____________________________________________



Kafa'da Kalmasın - Can Yılmaz

4 kitap sonrasında daha samimi bir isimle, Kafa dergisindeki yazıların aynısını bir de ücretle kitap basalım diyerek okuyucusuyla borçlarını kapatan Can Yılmaz, bu kez nispeten daha kısa öykülerini birleştirmiş. Diğer tüm kitaplardan daha farklı bir kaç yazıya rastladığım için mutlu oldum. Aslında iyi bir gözlemci ve iyi bir anlatıcı, Yılmaz. Koşu üzerine yazdığı yazıdan kendine ait zevklerinin olduğunu da saptayabiliyoruz. Belki bir roman gelir yakın zamanda. Can Yılmaz, yazarlık yeteneğini sadece mizah olarak değil, kurgulu bir eserde de gösterebilir diye düşünüyorum.

"İnternette biri yazmış, menemen soğanlı olur mu diye, ben de yazdım olmaz... Biri olur dedi... Öbürü olmaz dedi.. İş büyüdü, rahmetli amcaoğlunun parti işleri vardı, konu oraya gelince dayanamadım, bir laf ettim, ben laf edince Zippo79Alacageyik benim tarafımı tutuyormuş meğer, Tutankamun Evladı da ona ağır yazmış, bende de sinir var, Çekmeceli Babangida'ya ters yapınca şikayetten aldılar."

"Her şeye rağmen bahar gelmeye devam ediyor; ısrarla bıkmadan usanmadan, dalını kırmamıza kızmadan, suyuna kattığımız zehre küsmeden, yağmuruna bile karıştığımız, düzenine çomak sokup, soktuğumuz çomağı da kırıp attığımıza kulak asmadan, yine yeniden taptaze bir hayatı önümüze seriyor, alın hayrını görün diye. Belki o da boş vermiş, otomatiğe takmış, bizi kendi halimize bırakmış, ne haliniz varsa görün hesabı..."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






Değmez - İsmail Güzelsoy

İsmail Güzelsoy'un ismini sürekli iyi okurlar tarafından duymaktaydım, ilk kez bir kitabını okudum. Fantastik ile gerçekliği birleştiren fabl öğeleri barındıran bir kitapla karşılaştım. Günümüz yazarlarından hemen ayırt edilebiliyor Güzelsoy. Kitabın kurgusu çok başarılıydı. Karakter derinliği anlamında tüm karakterlerin masalsı dünyalarını başarıyla aktarmış yazar. Felsefe ve kurgunun birleşimi gayet yerinde. Bu kitap "Fenni Sihirler" serisi olarak geçiyor ve üç kitaplık bir konuya sahip. Diğer kitaplara geçiş yapmak için can atıyorum.

"İnsanın söyleyeceği son şiirdir ağlamak. Çünkü insan vücudunun salgılayacağı tek kutsal su odur. Gerisi kirlidir, bulaşıcıdır ve öldürür. Hıçkırık, Zehra, hıçkırık bir insanın dile getirebileceği en karmaşık dizedir. Kimse "bunu anlamadım" diyemez. Hangi dilde, hangi kültürde, hangi zamanda olursa olsun aynı şekilde anlaşılacak iki şey var : Kahkaha ve hıçkırık. İnsanlığın beynelmilel şiiridir bunlar. En iyi aktörler, aktrisler bile bunları yaparken zorlanırlar, neden sence? diye cevaplamıştı onu. Kendi verdiği cevabın ne anlama geldiğini şimdi anlıyordu."

"İki insan birbiri için ağladıysa onlar aynı yolda yürümeye başlamıştır."

"Zaman toprak gibidir, yaşananların üzerini örter, örter en sonunda da yaşanan her şey o derinliğin altında gömülüp gider. Hiçbir tarihçi saadet hikayesi anlatmaz. Biz neden yalnızca kederlere sahip çıkacakmışız ki?"

"Yeterince acı yaşadıysan, unutmak emanete hıyanettir."

"Bir kadın yaşadığı hayattan daha güzel rüyalar görmüyorsa o ölüdür. Ben ölü bile değildim. Aynada saçlarımı ören annemi göremediğim için ömrümün kerhanesine düşmüştüm. Ölmek bir varlık olduğumu hatırlamama yardım eder miydi? Ani ölümle ölmek isterim. Saçlarımı tarayan anneme gömülmek isterim."

"Köleliğin kaldırılması insanları özgür kılmadı, onlara hükmetmenin daha karmaşık ve kalıcı yollarını üretti yalnızca."

"Değmez bir bakıma insanın varacağı en büyük sırrın arkasından söyleyeceği son bilge söz olabilirdi. Bunun ötesinde bir hikmete ulaşılır mıydı bilemem ama öyle bir mertebe vardıysa bile onu kimse dile getirmezdi. Değmeyeceğini bilirdi... İnsan yalnızca bir kez "değmez" diyebilir, ikinci kez bunu tekrarlıyorlarsa sahtekardır. İlk söylediği anda kalemini kırmıştır zaten."

"Değil mi ki hayal kırıklığının tek nedeni hayal kurmaktı."





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






Bir Hal Var Sende - Berna Durmaz

Berna Durmaz usta bir yazar. Öykünün ismini koyabilen, 3-4 sayfalık öykülerde karakterlerin derinlerine kadar inebilen bir yazar. Bu kitapta da girift bir yapı ile arka arka gelmeyen öykülerde karakterler başka yerlerden çıkarak selamını veriyor. Ya da bir hikayenin yan figürü olan bir karakter başka bir öykünün baş karakteri olabiliyor. Biraz büyülü, biraz masalsı ama tamamen gerçekçi hikayeleri ile değişik bir deneyim yaşatıyor. Berna Durmaz kelimeleri çok iyi kullanıyor. Aynı tarzda gibi dursa da bambaşka hikayeler için kelimeler başkalaşım geçiriyor sanki. Kolay anlaşılan bir kitap değil ama kesinlikle kolay okunuyor. Yormadan, zor bir metin okuma deneyimi sağlamak yazarın ustalığı diye düşünüyorum.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


______________________________________

DERGİ GÜNLÜĞÜ
______________________________________



Tuhaf #4.Sayı

"Demek ki doğa kuralı değişmiyor: Kartal kartalla uçuyor, karga kargayla. Bir dahiyi ancak başka bir dahi anlıyor. Su başlarını tutmuş orta zekalılar ise hepsiyle birden alay ediyor."
Kartal Kartalla Uçar - Zülfü Livaneli


______________________________________

BONUS





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤

DERGİ DAĞILIMI




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤

YAYINEVİ DAĞILIMI




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


2019 OCAK - 2019 ARALIK
OKUNAN KİTAPLAR & DERGİLER