22 Ağustos 2022 Pazartesi

2022 Ağustos Ayı İzlenenler

     

 _________________________________

2022 AĞUSTOS AYI ÖZETİ
_________________________________
      
         
      

         


   _________________________________
 
  

Nowhere Special

Birleşik Krallık filmlerinde duygusallığın soğuk halinin ete kemiğe bürünmüş haliyle karşımıza geliyor film. Ölümcül bir hastalığa yakalanan babanın, oğlunun hayatını garantiye alma çabasını izliyoruz. Konu klişe, babayı sevdirmek ve duygu yüklemek için uygun ortam yaratılmış. Daha ilk dakikalardan çocuk ve baba uyumunu yaklayabiliyoruz. Filmde çocuğun oyunculuğu ve rahatlığının nedeninin baba rolündeki aktör ile uzun süreli bir vakit geçirme olduğunu anlayabiliyoruz. Bu tarz filmleri mahveden unsurlar bulunmuyor. Duygu sömürüsüne hiç kaçmadan dramayı verebilmişler. Aslında klişe bir konuyu işlenebilecek kadar sade işleyerek başarılı bir iş çıkardıklarını söyleyebiliriz.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


Ode to Joy

Beynindeki bir problem nedeniyle mutlu olduğunda ya da yoğun duygular hissettiğinde bayılan bir adamın hikayesini dinlemek eğlenceli olacaktı. Martin Freeman'ı da severim ki zaten iyi bir performans göstermiş. Beklentiyle başlayıp en azından kahkahalarla izleyeceğim bir film olarak başladım. Kısmen de beklentimi karşıladı. Eksik kısımlara giriş yapayım hemen. Bir kere kadın karakter aşık olunası bir intiba bırakmıyor. Komik de değil. Hatta barzo olarak nitelendirebileceğimiz bir karaktere sahip. Hiç inandırıcı gelmedi aradaki aşk meşk durumları. Zaten yine komik olmayan ve mimik reis bir kardeşe paslamışlar aşıklık durumunu. Klişe bir hollywood finali de cabası. Güzel bir fikir, eksik parçalar. Üçlü-dörtlü ilişkiler. Bilginin aşağılandığı, kabalığın kazandığı bir anlatım. Ortada kaldım açıkçası.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Good Time

Good Time'ı uzun süre sonra bir daha izledim. Safdie kardeşlerin midenize ağrılar girdirecek kadar hızlı tempolu filmlerine bayılırım. Bana göre Uncut Gems gibi bir başyapıtın altyapısını oluşturan filmdir Good Time. Zeka geriliği yaşayan bir adamın ağabeyi ile birlikte atıldığı macerayı anlatan film bir dakika olsun durmuyor. Başından sonuna kadar bir silsile halinde aksiyon yaşanıyor. Heyecanlı bir film izlemek isteyenlere tavsiyemdir. Herhangi bir film izlemek isteyenlere de tavsiyemdir. :)




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


The Hidden Face

İspanyollar gerilimde gerçekten başarılılar. Sunumu kötü olan filmlerde bile bir şeyler dikkat çekici olabiliyor. The Hidden Face'de yetenekli bir adamın etrafındaki kadınların kıskançlık silsilesine şahit oluyoruz. Hani bazen düşünürüz, ölsek cenazemize kim gelir nasıl davranırlar acaba diye. Bu film onun cevabını veriyor. Pek de umduğumuz gibi gitmeyebilir sanırım :) Senaryo ilgi çekici ama çok fazla açk var. Gerçekçiliği etkileyecek kadar. Kararsız kaldığım filmlerden biri daha. Türkiye'de Özcan Deniz bir uyarlamasını yapmış bu filmin. Onu da hiç merak etmedim. 




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



The Art of Racing in the Rain

Yahu gardaşım siz böyle tatlı olabilecek bir filmi neden uzattınız bu kadar. Ne kadar sıkıcı bir anlatım. Bir kere köpeğin gözünden bir hayatı özetliyorsunuz. 2-3 sahne dışında köpeği dışarıdan izliyoruz. E  ne anladım böyle bir sunumdan? Ayrıca "Yağmurda Yarış Sanatı" demişsiniz de nerede bu sanat. Bir sekansla anlatıp kalanında bu metaforu kullanmamak çok saçma değil mi? Hastalık, baba figürü fecaat. Oldu babacım, Amanda'nın suratına biraz pudra serp olsun sana hasta. Klişelerin şahı, dramatizelerin bayrak tutanı bir film yapmışsınız tebrikler. Filmin en iyi yanı Kevin Costner'ın seslendirmesi. Kalanı çocuk bile eğlendirmeyecek bir hayvan filmi.



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




4 Months, 3 Weeks & 2 Days

Rumen sinemasının yüz akı Cristian Mungiu'den etkileyici bir film. Çavuşesku rejiminin yasaklarının gölgesinde 2 arkadaşın karakter karşılaşmasını izliyoruz. Film bir kürtajın etrafında dönerken, kişilerin hayata bakış açılarını net biçimde görebiliyoruz. Sinema dilini harika kullanan yönetmen, bir çok sahnede ana karakteri arkadan dar bir açıdan çekerek bize sıkışmışlık hissini kolayca veriyor. Zaten diyaloglar ve rumen sinemasının içtenliği nedeniyle gerçekçi bir gerilim yaşıyorsunuz. İkonik bir otel odası sahnesi ve yemek sahnesi var ki akıllardan çıkabileceğini düşünmüyorum. Çok güzel bir film. Daha önce rastlamamış olanlar mutlaka göz atmalı. 




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Dayım

Auteur yönetmenlerimizden Tayfun Pirselimoğlu'nun kısası "Dayım" fantastik bir hikaye üzerine kurulu tatlı bir film. Annesi ve dayısı ile birlikte yaşayan küçük bir çocuğun gözünden, dayısının uçarı öykülerinin yansımasını görüyoruz. Bir çocuğun ne kadar saçma gelse de bir fikre adanmışlığını ve hayal kurmanın eşsiz güzelliğini anlatıyor film. Sinemamızda büyük bütçeler olmadan fantastik bir hikaye anlatabilmenin de yolunu göstermiş yönetmen.


➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


Cha Cha Real Smooth

A24 filmi olması nedeniyle gözü kapalı açıp izlediğim bir filmdi. Üstelik Dakota Johnson faktörüne rağmen sevdim filmi. Yönetmenliği ve başrolü üstlenen Cooper Raiff, kendi karakterine iltimas geçerek hem sempatileri toplamış hem de takip edilesi bir yönetmenlik profili çizmiş. Konu itibari ile sinemaya bir katkı sunmuyor ancak baktığı açıdan o kadar samimi bir alan yaratıyor ki aşk konusunda söyleyecek benim de sözüm var diyor adeta. Mutlu aşk hikayelerinden sıkılanlar, keyifli bir film izlemek istiyorlarsa deneyebilirler.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




The Bear

Şehrin en iyi restoranının şefi olan Carmen, ağabeyinin ani ölümü sonrasında onun çalıştırdığı salaş restoranda hayatını devam ettirme kararı verir. Burada çalışanlar alışık olmadığı tarzda bir iş modelini benimsemiş ve sokak çocuğu Richie'nin direktifleriyle işleri yürütmektedirler. Carmen ve Richie yeniden para kazanmak için bir çatışma unsuru olarak karşımıza gelir. 
The Bear, kaos dozu çok yüksek eğlence unsuru bol, çokça kahkaha attıran bir dizi. Dar bir alanda dinamizmi yakalayabilmiş, restoranlar içindeki baskıyı çok iyi yansıtabilmiş. Jeremy Allen White'ın oyunculuğu ile drama sahneleri de etkisini bir kat daha artırıyor. Dizi sonlara doğru iyice açılarak 2.sezonu iple çekmemize neden oluyor.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤

OCAK-ARALIK İZLENEN FİLM ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI



2022 OCAK - ARALIK İZLENEN 
FİLMLER & DİZİLER & SAHNE SANATLARI









2022 Ağustos Ayı Okuduklarım

        

_____________________________________________

2022 AĞUSTOS AYI ÖZETİ
_____________________________________________
                

      



_____________________________________________




Mesafenin Şiddeti - Yalçın Tosun

Sıradışı gibi gözüken fakat hayatın içinden yanıbaşımızda olan karanlık-karanlığa itilen hikayelere can veren bir yazar Yalçın Tosun. Ötekilerin hikayeleri diyebileceğimiz öyküler var. Cinsiyet, aile kavramlarını pas geçen, aşka, hayallere odaklanan bir kitap Mesafenin Şiddeti. Ailelerin, ilişkide olan kişilerin birbirilerine uzaklaştıkça yer alan öfke duygularını tadıyoruz bu kitapta. İlk öyküde etek giymek isteyen erkek çocuğundan başlayarak, hayallerini karanlık bir odada gerçekleştirmeye çalışan hiç büyümemiş çocuklara dek uzanan bir yolculuğa çıkıyoruz. Yalçın Tosun, bazılarına sert gelebilir, farkında olunamayan konuları ele aldığı için ama benim için gerçekçi, bazen çarpıcı olarak metinlerini el alıyor.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


Küçük Yuvarlak Taşlar - Melisa Kesmez

Melisa Kesmez'in anne olduktan sonra yayınladığı ilk yetişkin kitabı Küçük Yuvarlak Taşlar'da anneliğin getirdiği ilginç bir ruh hali karşımıza çıkıyor. Bir yazarın ikinci ve olgunluk dönemine şahit oluyoruz resmen. Önceki kitaplarındaki duygusal yoğunluğu üst düzey olan öykülerinden sonra birbiri ile ilintili fakat bağımsız gibi gözüken 3 kişinin hikayelerini dinliyoruz. Ahmet, Nergis ve Elif. Nergis'in hikayesi ölüm ve yaşam üzerine bir taş yuvarlarken denize, Elif'in hikayesi ise ilkgençlik aşkları, aldatışları ve aldanışlarını bize gösteriyor. Ahmet ise kitaba mükemmel bir son hazırlıyor. Kitabı 2 saatlik bir otobüs yolculuğunda bitirdim. Bittikten sonra kapağı kapattım ve uzun süre bakakaldım. Boğazım düğüm düğüm, bu ailenin hikayesinin devamını tahmin etmeye çalıştım. Hayatınızda içtiğiniz en güzel şarabı yarım bırakmak zorunda kalmak gibi bir his ile noktaladım.

"Sonra dönüp yüzüne bakınca anlıyorum, yok, şaka yapmıyor, gözlerini gözlerime dikmiş benden bir işaret, bir "Hadi!" bekliyor nefesini tutmuş. Korkuyorum o zaman. Sessiz kalıyorum. Ağzımı açarsam narin bir eşyayı devirip kırarmışım gibi geliyor. Sessizliğimi affettirmek, anı geçiştirmek için gözlerimi gözlerinden kurtarıp başımı omzuna yaslıyorum hemen. Mehmet'ten kaçmak için Mehmet'e saklanıyorum."

"-Sigaran var mı?
-Sen sigara mı içiyorsun?
"Bir şeyi tutuşturmam lazım."

"Benim annem öldü. Çok oldu. Ben küçükmüşüm. Bana olan şeyi pek hatırlamıyorum. Belki bu iyi bir şeydir. Ama annenin ölümü, alışması en zor şeyleden biri olmalı. Bizi taşıyan kabın devrilmesi gibi bir şey bu."

"Elif, sana bir şey diyeceğim. Ben senin babanım. Hâlâ. Sen de benim kızımsın. Sonsuza dek öyle kalacaksın. Seni çok seviyorum. Seni o kadar seviyorum ki, seni düşünürken içim gökyüzü kadar büyüyor, hayattaki her şey katlanır oluyor. Daha iyi biri yapıyor beni senin baban olmak."

"O uğursuz gece sabaha kadar odalar arasında dolanıyor, yatağa gelmiyor Mehmet. Bağırmıyor, bir kötü söz söylemiyor, kapıyı çarpıp gitmiyor, hiçbir şeyi duvara fırlatıp paramparça etmiyor. Sessizliğiyle yıkıp döküyor ortalığı. Öksürüyor biteviye. Söyleyemediği her şeyi sabaha kadar öksürüyor."





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler - Yalçın Tosun

Yalçın Tosun yine 4x4, 16 hikayelik bir kitapla yerini edebiyat sahnesinde alıyor. Her zaman bir el hissediyorsunuz boğazınızda. Sürekli olarak bir ayağımız çukura girecekmiş gibi ilerliyor öyküleri okurken. Bazı durumlar aktarılırken üstü kapalı bir anlatım tercih edilirken bazen de altını çizmekten geri kalmıyor. Çarpıcı hikayeleri sevenler tercih edebilir.

"Kimseye, kendine bile tüm hayatını anlatmamalı insan. Çünkü bu kötülüğü hiç kimse hak etmiyor."

"Yine de biraz bekledim, sen gelmeyince zor attım evden kendimi. Evden attım derken mecazi anlamda söylemiyorum. Balkondan attım desem daha anlaşılır olur belki. Ne yapayım, aklıma o an yapacak daha iyi bir şey gelmedi. Aşağı hızla inerken, apartmanın camlarına vuran yansımanı gördüm. Hızla yukarı çıkıyordun ben düşerken."

"Gözlerimi tekrar kapattım. Uyuyormuş gibi, anlarsınız. Yoksa anlamaz mısınız? Hiç yapmadığınızı söylemeyin lütfen. Hayatın ağırlığını başka bir yerinden tartmak için yapılan şeylerden biridir bu. Çocukken yeni yakılmış sobanın çıtırtılarına uyanıp, yorganın gözlerinin hemen altına kadar örtülü bir halde, kahvaltıyı her sabah aynı sabırla hazırlayan annemi yarı açık gözlerle ve şaşkınlıkla izlerken aldığım zevke benzer bir durum denebilir."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


BONUS






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤

DERGİ DAĞILIMI


➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤

YAYINEVİ DAĞILIMI




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


2022 OCAK - 2022 ARALIK
OKUNAN KİTAPLAR & DERGİLER