______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
2018 KASIM AYI ÖZETİ
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
Medarı Maişet Motoru - Sait Faik Abasıyanık
Birbirine bağlı 4 ana, bir çok yan hikaye barındıran kitap zamanında yasaklılar arasına girmiş. 1940'lı yıllarda yayıncı bulamayan Abasıyanık çok sonradan kitabını bastırtabilmiş, onu da sansürlü haliyle onaylatabilmiştir. O dönemki ismi ile Birtakım İnsanlar adıyla basılan kitap için Türkiye İş Bankası günümüzde güzel bir iş başarmış, sansürlenen yerleri koyu olarak göstererek, dönemdeki baskıcı rejimin, yobazlığın ne halde olduğunu bizlere anlatmıştır. (Şimdi de farklı değil)
Kitaba geçersek eğer, konudan konuya geçiş yaparken akıcılık bir nebze kayboluyor fakat ana karakterler ve bağlanan hikayeler çok hoşuma gitti.
Özellikle - Berber kız (Melek), Hayırlı evlat (Hikmet), Yaşlı kurt (Ali Rıza), Dimitro, Sosyalist Fahri hepsi şahsına münhasır tipler.
Bunun haricinde köken kardeşliği ve balıkçılık ile ilgili çok güzel bilgiler veriliyor. Dünya görüşü katabilecek cinsten bir kitap olmuş.
Sait Faik'e ilk defa başlayacaksanız belki uygun kitap olmayabilir.
Gençliğinde yazdığı bir kitap olduğu için hikaye akıcılığındaki bazı atlamalar can sıkıcı olabiliyor.
"Karnı doyunca insanın kötü huyları da meydana çıkıyor."
"Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler."
"Bir gün artık o hale geldi ki onsuz her şey, yalnız her şeydir. Artık ne masallar masaldır. Ne hikayeler hikaye. Öyle bir dünya düşünelim ki hiçbir şairi yoktur. Öyle bir memleket düşünelim ki, müzik yasak edilmiştir. Meyhanelerin şarabı sirkeleşmiştir."
"En fenası, en kötü cinsi, lakayt gelip geçenlerdi. Yani bu ekmek, domates, tuz için çalışanları görüp de kafalarında ne bir sual ne bir cevap ne bir çareihal, hülasa bir kelime çıkmayan insanlar..."
(4 Farklı sekans, bir ana roman)
Türkiye İş Yayınları, 9,10 tl, 194 sf, 2016
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Karahindiba - Sinan Sülün
Sıradan insanların hayatlarda sıkışmış durumlarına çarpıcı bir bakış açısı sunan Sinan Sülün'den 3 tane nefis hikaye. Tüm hikayelerde karakterlerin, içinizi yakan, kendinizle özdeşletirebileceğiniz özellikleri var. Üstelik bir o kadar farklı olmasına rağmen aynı ölçüde de sıradan karakterler. Hepimiz gibi. Aralık hikayesinde çok basit gelen dili nedeniyle biraz çekingen yaklaşsam da sonlara doğru takip edilmesi gereken bir yazar olarak görmeye başldım.
Etkilemeyi başardı..
Aralık : Annesini uzun süredir ziyarete gitmeyen karakterimiz, bir gün ağabeyinin yanında yaşamının son günlerini yaşayan annesini ziyarete gitmeye karar verir. İki üniversite bitirmiş, belli aptallıkları aşmış olan Ragıp, mutlu olarak gözüken aşırı tekdüze hayatlar arasına sıkıştığını hissedecektir.
Pelikan : Çalışma hayatı nedeniyle, hayatta belli zevkler edinememiş olan sıradan ve sıkıcı karakterimiz, bir anda dükkana bir Pelikan gelmesiyle yeni zevkler geliştirecektir. Pelikan kendisiyle konuşmakta ve arkadaş olmayı istemektedir.
Karahindiba : Hayatta istediklerini elde edememiş, üstüne bir de fiziksel olarak bir sıkıntı ile boğuşan Adnan karakterinin, çocukken dilediği bir hayalinin gerçekleşmesi sonucu aklı paramparça olacaktır.
"Galiba insan bu hayatta en çok benzemek istemediklerine benziyor."
"Bize her şeyi yanlış öğretmişler Kudret. Bu dünyanın dörtte biri kara, dörtte üçü gözyaşıymış. İnsanlıktan ikmale kalmışız haberimiz yok."
"Zaten kızlar hep böyle değil miydi? Köyde yaşasalar kasabadan biriyle, kasabada yaşasalar şehirli birisiyle, şehirde yaşasalar zengin, kültürlü birisiyle evlenmek isterlerdi. Fakat birçoğu senelerce köylü, kasabalı veya şehirli ama ilkokul mezunu Numan'ları beğenmeyip yaşları otuza geldiğinde, evde kaldıklarının farkına varıp önlerine ilk çıkan Numan'la evlenirlerdi."
"Brandayı boş verin. Oraya düşmem ben. Bu sefer eminim, otuz sene boyunca yapamadığım şeyi ölürken yapacağım. İstedikleri yere düşmeyeceğim."
(Takip edilmesi gereken bir yazar)
*Sel Yayınları, 12,00 tl, 136 sf, 2015
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Unutma Dersleri - Nermin Yıldırım
Nermin Yıldırım'a son yıllarda artarak yükselen sevgi gösterilerinden sonra bir kitabından okumaya başladım. İlk kitap olarak da Unutma Derslerini seçtim. Şimdi, genel itibari ile akıcı ve üslubunu beğenmem ile birlikte birkaç noktada beni rahatsız eden durumlar oluştu. Önce biraz övelim. Nermin Yıldırım, aynı cümleyi 5 farklı şekilde art arda yazsa sıkılmadan okursunuz. Aşina olmadığımız kelimeleri cümlelere çok güzel yerleştiriyor. İnce bir mizah anlayışı var akışı bozmadan rahatlıkla takip edebiliyorsunuz. Duygusal gelgitleri güzel yansıtabilmiş.
Buraya kadar her şey güzel. Şimdi gelelim beni sarmayan yanlara.
- Aşina olmadığımız kelimeleri cümlelere güzel yerleştirse de birkaç kez tekrarlanınca o güzelim katkı yok oluyor. (misal : Ferah falur, halbuse) İlk kullanımında hoşa gidiyor, ama elli yerde görmek istemezsiniz aynı kelimeyi.
- Aldatma hikayesinin baş rolü olan karakteri mağdur gösterme çabası. (Duygulara yoğunlaşması güzeldi fakat aldatmaya giden duygu tam anlatılamadı, yapılan bir hatayı, hayat kısa zaten yaşa geç gibi göstermenin bir anlamı yok. Seksi bir erkek gördüğünde yamulan kadın karakterin kendine özgü bir zevki bile yoktu kısacası, olsaydı kesinlikle hak verir feminen haklarının bayraktarı olurdum.
Ayrıca fecaat sondaki etki hiç geçmedi bana. Düşünce güzel ama uygulama sıkıntılıydı kısacası.
- İnce mizah arada yapıldığında hoş olur. Her satıra bir mizah sıkıştırmak zorunluluğu olmasaydı daha çok sevebilirdim kitabı. Bazı espriler gerçekten çok zorlamaydı. Günlük hayatta böyle gevrek ve gereksiz birisiyle karşılaşmak sinirimi bozardı. Ancak karakter sinir bozulsun diye değil, içselleştirilsin diye anlatılan (en azından öyle lanse edilen) bir karakter.
Genel itibari ile aşırı rahatsızlık vermeyen bazı durumlar harici yazarı beğendim. Hep aynı tarz yazdığını düşünmekteyim. (Kitap isimlerinden yola çıkarak)
Okumaya devam edeceğim, umarım farklı öykülerle şaşırtır beni.
"Zira bazen kalp; minik çalışkan bir fabrika gibi, heves, heyecan ve aşk üretir, biriktirir. Depo dolup taştığında, nakil için başka bir kalp bulmak lüzumu baş gösterir. Kimi kez hiç düşünmeden, mümkün olan, hatta mümkünse mümkün olmayan ilk kalbe aktarır insan biriktirdiğini."
"Aşk, kazanmayı planladığınız değil, kaybetmeyi göze aldığınız şeylerin toplamıydı."
"Sevdiğiniz biriyle aranızdaki bağı telafisiz şekilde incitmek istiyorsanız, ona hemen bir sır verin!"
"Bilmezden gelmenin kadim bir ayakta kalma yöntemi olduğunu söylemiştim, değil mi?"
"Küçümsemek, sanıldığı gibi kibirle ilgili değildir, o da kadim bir ayakta kalma yöntemiydi."
"Beklemek çünkü, bir olmazı oldurmayı umanların safdilliğidir. Gelecekler zaten kalbinizi yormadan gelir. Bekletmek, gelmeyeceklerin işidir."
"Çünkü vedalaşılmadığında, ayrılık eksik kalıyor. Ayrılmaktan çok koparılmaya benziyor. Yırtılmaya. Sancılı ve huzursuz bir şeye. Galiba insan sadece eşiyle dostuyla değil, indiği otobüsün şoförüyle bile vedalaşmalı. Huzurlu ayrılıkların yolu, ılık vedalardan geçiyor."
"Bir şeyler arayıp durmayı, bulmanın aramakla değil, kaybetmekle ilgili olduğunu anladığımda bıraktım."
(Düşünce güzel, uygulama sıkıntılı)
Doğan Kitap, 17,50 tl, 312 sf, 2015
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Sıradan Bir Gün - Yekta Kopan
Kişisel gelişim kitaplarında beylik lafların, sıradan bir romanın içerisinde eritilmiş hali güzel bir üslupla birleşince ortaya taptaze bir roman çıkıyor.
Başarı uğruna kaybettiğimiz değerleri anlatan Yekta Kopan, kitabında, son yıllarda söz tacirliği yapan Nilgün Bodur tipteki insanların foyasını ortaya çıkarıyor, öyle olmaz böyle olur diyerek ders veriyor ve çift katmanlı yapısı, geçmiş-şimdi kurgusu ile romanını okutmayı başarıyor.
Üç kişilik bir ekibin bir kişisel gelişim yazarı-sunucusu ortaya çıkarmasını konu alıyor "Sıradan Bir Gün". Belki de kitabı en iyi yine yazarın kendisi tanımlıyor. Aynen aktarıyorum ve geriye yaslanıyorum.
"Sıradan bir günde başınıza neler gelebilir? Sıradan bir günde kahvaltı yapıp gazetenizi okuyabilir ve işinize gidebilirsiniz. Çalışırken biraz içiniz geçebilir mesela. Bir kahve içip toparlanabilirsiniz. Sıradan bir günde sevdiklerinizle görüşür, evinize market alışverişi yapabilirsiniz. Sıradan bir günde bir cinayete tanıklık edebilir ve hayatınızın sonsuz yolculuğuna çıkabilirsiniz. Sıradan bir gün size bazen kişisel gelişim kitaplarında yazanlardan fazlasını öğretir. Sıradan bir gün hayatınızın en sıra dışı gününe dönüşebilir."
"Aşk demem aşka, değişen durumlarda değişip duruyorsa diyordu Shakespeare."
"Ama bir gün Memleketimden İnsan Manzaralarını okudum, o günden sonra da aynı adam olarak kalamadım. Eğri miyim doğru muyum bilemem, ama her neysem sorumlusu Nazım'dır."
(Akıcı üslubu ile 1-2 günde okutuyor)
Can Yayınları,15.65 tl, 184 sf, 2018
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir - Ahmet Ümit
Ön yargımı yıkarak ilk defa bir Ahmet Ümit kitabı okudum. Bunun için de hikayelerin bulunduğu bir kitabı seçmek mantıklıydı. İçinde 18 adet hikaye bulunan tamamı polisiye tarzda olan iki ana karakter (müfettiş ve yardımcısı) üzerinden sürdürülen bir kitap.
Polisiye kitapların genelde suçluyu tahmin edememe üzerinden gittiği formatı biraz değiştirerek, olayı tahmin edememe durumuna devşirtmiş Ahmet Ümit. Ben hikayelerini akıcı, karakterleri ilginç ve olayları da yaratıcı buldum.
Bir polisiye kitabını 500 sayfa okumak beni nedense bunaltıyor. Sonuçta hayatıma katkısını sorguluyorum ve keyif almak için okumak istiyorum, mantıklı bir olay kurgusu 200-250 sayfada çözülür ve istenilen anlatılır diye tahmin ediyorum.
Bu nedenle diğer kitaplarını okur muyum bilemiyorum, denemek istiyorum.
Umarım bu akıcılık romanlarında da devam ediyordur.
Beğendiğim öyküler : "Kardeşim Ölüm!", "Kirli Para", "Orman Katilleri" oldu.
"Kararlılıkla gözlerimin içine baktı. Halk bizi destekleyecek. Benim bildiğim halk aç kalmadığı sürece, kılını kıpırdatmaz. Sizin ülkede de kimsenin aç kaldığı yok."
"İstanbul'da boş mezar yeri bulmak ölmekten daha zordur."
(Kısa kısa polisiye öyküler)
Everest Yayınları, 14,00 tl, 200 sf, 2010
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
DERGİ GÜNLÜĞÜ
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
DERGİ DAĞILIMI
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
YAYINEVİ DAĞILIMI
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
2018 OCAK - 2018 ARALIK
OKUNAN KİTAPLAR & DERGİLER