3 Eylül 2021 Cuma

2021 Eylül Ayı İzlenenler

        

_________________________________

2021 EYLÜL AYI ÖZETİ
_________________________________
      

   
        

      

   

_________________________________




Dondurma

Serhat Karaaslan'ın 3.kısa filmi dondurma, doğu bölgesinde yaşayan bir çocuğun hayallerinin ve ısrarla tutunmasını sade bir dille anlatmış. Dil sade ama çekim dinamik. Bu çekim, eğer doğru gerçekleşirse olayın içinde gibi yer alırken, hurra koşarak yapılan çekimlerde taşlı yola girmiş bir arabadan bakıyor izlenimi veriyor. Belki de özellikle bu istenmiştir bilemiyorum. Onun dışında her şey doğru işliyor bana göre. Anne-çocuk gerginliği çok daha fazla verilse daha da işleyebilirdi. 




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Breakfast at Tiffany's

Truman Capote'nin kitabını yeni bitirmiştim, üstüne izlemek pek iyi gelmedi sanırım. Bir kere kitaptaki kurgu ile film kurgusu apayrı. Karakterler (Golightly dahil) aklımda kaldığı gibi değiller. Bir de Yunioshi karakteri var ki, filmi merak etmesem ilk 5 dk.da kapatırdım büyük ihtimal. Film komedi-aşk sarmalında komedi yönüne kayarak yolundan sapmış. Tatlı olup olmadığı tartışılır. Tartışılmayan tek tatlı şey Audrey Hepburn. Tek başına kurtarıyor filmi. İkili arasındaki çekim, eh dedirtecek seviyede. Türkçe çevirisi fecaat. "Çılgınlar Kraliçesi" nedir allasen? Her şeye rağmen akıp giden bir film. Onda sorun yok. Bir pazar sabahı keyifle izlenir, yan karakterleri dert etmezseniz.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Shiva Baby

Yönetmenin ilk uzun metraj filmi olan Shiva Baby, bir ölüm töreninde, genç bir kadının sırayla tüm dertlerinin ortaya çıkmasıyla bir çatışma yaratıyor. Kara-komedi olarak geçen film, mizahı yaşlıların muhabbetlerinden almaya çalışıyor ama bana kalırsa işlemiyor. Yemek sahneleri her seferinde reaksiyon alması gerekirken ritüele dönüşüyor. Çatışma unsuru olan bir cenaze töreninde yer alan saçmalıklar komedisi, cenazeye saygıdan dolayı kimsenin ortamı bozmak istememesi sadece belli bir orana kadar gerginliği sağlıyor. Sonrası ise ipin ucunu tutmakta zorlandığını düşünüyorum genç yönetmenin. Ancak ilk filmine göre derli toplu bir iş çıkardığını da söylemek gerekli. Daha cesur bir mizah, geleneklere daha sert dokunuşlar ve odak çatışmasının daha vurgulu biçimde ayrışması gerekiyor.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Djam

Djam, çingene kültürü gibi çıkagelen, hayatın sorumluluklarından uzak, yola çıkarken yaşanılan heyecanı tamamen aktarabilen bir film. Tony Gatlif'in yolculuk hikayeleri mutlaka eser miktarda delilik içeriyor. Bu sefer bir Yunanistan'dan Türkiye'ye gelen bir kadın üzerinden aktarıyor. Ülkeler arasında yaşanan diyaloglar, müzikler, aslında dünyanın tek bir yaşam alanı olduğunu ve sınırları insanların koyduğunu tekrar hatırlatıyor. Djam karakteri unutulmazlar arasına girebilecek kadar vurdumduymaz ve yolculukta kalabilen bir karakter. Nereye varmak istediğini anlamıyoruz. Bir karakter gelişimi göremedik bu yüzden. Bu bir eksik bana göre, ancak müzikler, çizgiyi aşmayan delilik, alkol sahneleri, boşvermişlik beni filmin içine çekmeye yetti. Müzikler ise ortak kültürün yansıması olan eğlenceli türkülerden oluşuyor. Gatlif, müzikal olmayan bir müzikal çıkarmış gibi gözüküyor.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Stambul Garden

İlker Çatak, Fatih Akın ekolünün daha az acılı ve daha gençlik temalı filmlerin yönetmeni gibi geliyor bana. Türkiye-Almanya arasında sıkışmış kişilerin ruh halini yansıtmakta çok zorlanmıyor. 2 gencin Almanya'dan Türkiye'ye birkaç aylık gelişlerini anlatan film aslında 2,5 bölüme ayırabiliriz. İlk bölüm Almanya ve gençlerin alt metnini çizdiğimiz kısım, 2. bölüm Türkiye ve senaryonun çatışmalarının işlediği alan ve son bölüm vurucu kısım, patlak kısmı. İlk 2 bölüm gayet güzel işliyor aslında. Klişe bir yolculuk hikayesini, onlarca filmde gördüğümüz gençlik heyecanları ile birleştiriyor. Son bölüm beklendiği üzere ana çatışma unsuru olan noktada birleşiyor ama daha vurucu olmasını beklerdim. Bu haliyle keyifli bir seyirlik sunuyor sadece.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




___________________________________________

Dizi Günlüğü
___________________________________________





İlk ve Son

Bir ilişki sürecini başından sonuna kadar anlatan, bunu da lineer olarak ileri ve geri ilerleyerek çaprazlama bir anlatım biçimiyle yapan dizi, en güçlü olduğu noktalara iyi odaklanmış. Böyle bir konu için oyunculukların ve senaryonun güçlü olması lazım. Özge Özpirinççi belki de hayatının en iyi rolünü çıkarıyor. Her anı özenli her anında böyle bir karakterin varlığını ensemizde hissettiriyor. Bravo. Senarist mizah-dram-gerilim unsurlarını iyi dengelemiş. Gerilim biraz daha fazla olabilirmiş. Yönetmenlik kısmında bir kaç problem var gibi geldi. Geçmiş ve günümüz farkını yansıtmak için karaktere fiziksel özellik yüklemek seyircinin zekasını hiçe saymaktır. Kardeşim öyle bir trick yapacaksın ki ben onu görür görmez anlayayım. Adamın saçını uzatıp kadının gözünü boyayarak işin içinden böyle sıyrılamazsın. Son eleştiri de Salih Bardemci'ye. Yahu mis gibi bir fırsat. Değerlendirip gol yapacağına, karakter gelişimini göstereceğim diye eblek bir adamın canavara dönüşmesini kıvrana kıvrana izlettirdi. Onun suçu olmayabilir ama bilemiyorum.





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


OCAK-ARALIK İZLENEN FİLM ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI



2021 OCAK - ARALIK İZLENEN 
FİLMLER & DİZİLER & SAHNE SANATLARI










1 Eylül 2021 Çarşamba

2021 Eylül Ayı Okuduklarım

       _____________________________________________


2021 EYLÜL AYI ÖZETİ
_____________________________________________


      

      
      

_____________________________________________




Tiffany'de Kahvaltı - Truman Capote

Holly Golighytly adında unutulmaz bir karaktere can verilen kitap, en düzgün anlatımla evinde erkekleri ağırlamayı seven, hayata karşı duruşunu "gününü gün etme" olarak benimsemiş, herkese "sevgilim" olarak hitap eden bir kadın ve onun komşusunu ele alıyor. Komşu aşık, ancak kıskançlık yapmıyor, tabii içten içe kendisini yiyip bitiriyor. Kadın yabancılaşmış, çok konuşuyor ama tatlı bir konuşma, ne kadar yanlış gelse de anlam arıyorsunuz ve saçmalıklara rağmen karakteri seviyorsunuz. Yazar zamanının en iyilerinden sayılıyor. Filminden önce okumak istedim, yazarın okuduğum ilk kitabı. Devamı da gelir dilini sevdim. Sevmekten öte benimsedim.

"Eğer kendini yabanıl bir şeye kaptırırsan, sonunda gökyüzüne bakakalırsın."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Pedro Paramo - Juan Rulfo

Latinlerin gerçeküstü romanlarına bir türlü ısınamıyorum. Marquez'de de aynısı oldu. 3 kitabını okumama rağmen hala zorlukla bitiriyorum. Pedro Paramo da gayet tatlı başlayıp bir anda bir keşmekeşin içine itiyor bizi. Yahu gayet güzel bir konu üzerinde yoğunlaşmışsın. Ölüm-yaşam arasına bir de iç savaşı sıkıştırmışsın. Bu kadar karakterin arasında keskin dönüşler yapmaya gerçekten gerek var mı? Belki de insanlar bu tarzı seviyordur ancak benim başımı döndürüyor. Pedro Paramo kimdir? Don Pedro nasıl biridir? Bunların cevabını net olarak veren biri var mı? Özellikle kitaba ismini veriyorsa. Toptaş'ın karakterden bahsettiği ama karakterin hiç gözükmediği kitap gibi de olabilir tabii bilemiyorum. Bu arada Tomris Uyar çevirisi müthiş. Sırf onun için okudum diyebilirim. 

"Sesi her şeyi kucaklıyordu sanki."

"Dinle. Yukarıda yağmur yağıyor. Damlaları duyuyor musun? Biri tepemizde yürüyor sanki."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Güvercin - Patrick Süskind

Kendi halinde ve oldukça sıkıcı bir hayatının olduğunu anladığımız Jonathan Noel'in bir gün uyandığında yaşadığı yerde güvercini görmesiyle birlikte tüm korkularının peşpeşe açığa çıkmasını anlatan, metaforları yerinde kullanan bir kitap "Güvercin". Karakter sıkışmış, kendi düzenini devam ettirmeye kararlı, değişiklikten korkan bir yapıda. Bağımsızlığın simgesi olan güvercin ise değişme arzusuna karşı koyduğu direnci temsil ediyor. Zaten okudukça anlıyoruz ki korkularının sebebi aslında insan içine çıkamayışının da ta kendisi. Zaten finalde de yine bir ikilem yaratarak noktalıyor kitabı yazar. Jonathan Noel'in değişip değişmediğini bilemiyoruz ancak korkularımızın ne derece esir aldığını ve onlar ortaya çıkmadan önce bunların farkında olmadığımızı da net biçimde göstermiş. Etkili bir uzun hikaye idi. Zaman zaman rus edebiyatı tadı da aldım.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




O Sırada İkinci Kitap - Erman Çağlar

Erman Çağlar mizahı diye bir şey var, evet. Sevmediği bir insanla aynı evde yaşayan insan memnuniyetsizliği var yazarda ve bu da hayattan memnun olmayan insanları gayet mutlu ediyor. Sürekli karşılaştığım, aslında komik olmayan (karşıdaki için ciddi) durumlara sonradan attığım kahkahaları hatırlıyorum. Asansör, vapur, bakkal. Bir sürü yerde geçen benzer tespitler ve iç sesten gelen bu durum resmen komik ama anlatılamaz diye yaşadığımız anları, birer birer döküyor eteğinden. Erman Çağlar etek giymez biliyorum. Safkan bir erkektir kendileri. Sevgiler, Evren.

"Değişik bir şey deneyeceğim bu akşam. Bir bira, bir maden suyu sırayla içeceğim. Az bira içmiş olacağım, midem az yorulacak. Böyle düşündüm. Gece ilerledikçe fikrin özü uçup gitti kafamdan, biranın yanında maden suyu içmeye başladım. Ne yapıyorsun diye müdahale edenlere de bira böyle içilir diye iddia ettim."

"Haksız olduğum konuda tartışırken sesim kuş sesine benzer. Rakibimi sakinleştirmek amacıyla."

"Normalde çok önemli bir durum olmadıkça ya da uzun yola gitmiyorsam ya da uçağa yetişmesi gereken bir yakın akrabayı havaalanına götürmüyorsam sabahın altısında kalkmam. Öyle bir durum varsa da altı buçukta kalkarım. Yarım saat geç giderim gittiğim her yere. Şaşmaz ve güven veren bir sabit yarım saatlik gecikme benim hayatımda."

"Apartman yöneticisinden bir süre asansörü durdurmasını, elektrik ustasının asansör boşluğuna girebilmesi için bazı kilitler açmasını, asansör boşluğundan geçen elektrik kablosuna inanmasını isteyeeğim. Gel sevişelim desem aynı şey. Tepkisi aynı olur herhalde, aniden telefon açıp sevişelim mi desem. Seks yapalım mı? Aynı derecede şok olur, aynı derece sinirlenir. Aynı şekilde gönlünden kopup gelen bir hayır der."

"Tuvaletlerin oraya geldiğim için, hazır gelmişken gireyim dedim. Kaybedecek neyimiz var? Yüzümü yıkarım, saçıma bakarım falan. Bir şekilde geçer zaman. Girince bütün tuvaletin bomboş olduğunu fark ettim. Bomboş, kimse yok. Çok ender olan bir olay. Elimde olmadan "keşke şu an kakam olsaydı" diye düşündüm, "rahat rahat kakamı yapardım." Bir şekilde otuz yıldır yaşıyorum, daha önce hiç "kakam yok" diye üzülmedim."

"Birisi karşılıklı konuşurken bana "gençlerimiz bazı şeyleri bizden çok daha iyi biliyorlar, ama bazı şeyleri de tabii bizim kadar bilemiyorlar" dese "az önce hiçbir şey söylemedin" diye uyarırım karşımdaki insanı."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Kusursuz Bir Mesafe - Utku Yıldırım

Utku Yıldırım'ı blogundan tanıyorum. Harika ötesi bir blogu var. Sayısız müthiş kitabı kendi üslubunca yorumluyor ve şarkılarla süslüyor. Entelektüel zekasına güvendiğim için de bu kadar farklı yazarı okuyan bir kişiden çıkan metni merak ettim. Kitap ilişkilerdeki yabancılaşmaya odaklanmış. Erkek gözünden ilişkiye bakıyoruz. Arkadaşlar, sevgililer, anne baba yardımcı roldeler, onlar hakkında çok fazla tespitimiz yok. Karakteri içselleştirdiğinizde bu durum ne kadar bencil yaklaştığımızı bizi hatırlatıyor aslında. Bu güzel. Araya okunan güzel kitaplardan bir kaçı yerleştirilmiş. Daha fazlasını beklerdim. Farklı bir deneme vaadediyor ancak normal bir aşk romanı. Muadillerinden daha iyi yalnız. En azından afili cümlelerin altı dolu, hissiyat yağsız. Sonraki kitabını okur muyum? Evet, okurum ancak biraz süre geçmesi lazım.

"Ağaçlar uyandırıyor, dışarıyı izliyoruz. Camdan yansıyan yüzünde huzur var, önemli bir işi başarmanın mutluluğu. Yansımanı yüzünden daha çok seviyorum Derin. Gözlerinin içinden ağaçlar akıp gidiyor, belki ondan."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Mahallenin Kısmeti - Aziz Nesin

3-4 kurgu, kurgudışı kitap arasına bir Aziz Nesin kitabı sıkıştırmak iyi oluyor. Pit stop'a girmiş gibi beyin bir duruluyor yenileniyor. Her Nesin kitabında olduğu gibi yine değişen hiçbir şeyin olmadığını görmek biraz üzse de, içten atılan kahkahalar iyi hissettiriyor. Bu kitapta toplanan öykülerin birkaçı erkeğin kadın üzerindeki baskısı üzerine, bazıları siyaset, kimisi de kişinin açgözlülüklerini ele alıyor.  Adını aldığı hikaye ise en uzunu. 




______________________________________






______________________________________

BONUS







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤

DERGİ DAĞILIMI


➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


YAYINEVİ DAĞILIMI



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


2021 OCAK - 2021 ARALIK
OKUNAN KİTAPLAR & DERGİLER