12 Haziran 2019 Çarşamba

2019 Haziran Ayı Okuduklarım

_____________________________________________

2019 HAZİRAN AYI ÖZETİ
_____________________________________________


      

      




_____________________________________________





Tek Kanatlı Bir Kuş - Yaşar Kemal

Yaşar Kemal'in büyülü bir gerçeklik ile kaleme aldığı kitapta bir kasabaya atanan memur ve eşinin kasabaya giremeyişlerini anlatılıyor. Kasabada bilinmeyen bir sebep ile insanların yok olduğu söylentisi nedeniyle memur ve eşi kasaba girişine doğru bir mezraada konuşlanıp beklemeye başlıyorlar. Öykünün tamamının bilinmezlikten ve korku kültüründen oluştuğu rahatlıkla söylenebilir. Bu anlamda buzdağı gibi bir hikaye sizi bekliyor. Üstte bir kasaba hikayesi anlatılırken, altmetinde derin anlamlar yatıyor. Çünkü karakterler, hırslı, meraklı, kabullenmiş gibi bazı karakteristik özellikler sergiliyorlar ve bilinmeyenin korkusundan mütevellit değişimler gösteriyorlar. Yaşar Kemal'i merak edenler için iyi bir başlangıç hikayesi olabilir.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






Biyopsinin Dondurma Üzerindeki Etkisi - Birol Tezcan

Birol Tezcan'ın acı gerçeklerle birlikte kırsal mizahı da sos olarak katıp kısa hikayeler biçiminde sunduğu kitap, hastanede yaşanan olaylara odaklanıyor. Çaresizlik, fakirlik ve bekleyiş gibi kavramların ete kemiğe bürünüp ben buradayım dediği hikayeler, kimi zaman vicdan sızlatırken, kimi zamansa bıyık altından güldürüyor. Kitaptaki en iyi hikaye Kahve Falı'ydı bana göre. 
Kitap tasarımından da kısaca söz etmek gerekli. Ot dergide yer alan bir hikayenin en vurucu kısımlarının belirtildiği sayfa tasarımı ile birlikte, yapılan ilustrasyonlar hikayelerin etkisini artırmaya yetiyor. Sadece yazıtipinden kaynaklı okuma zorlaşıyor. Bence bir yazıtipine ve koyuluk oranına göz atmalı tasarımcılar.

"Doktorlar, sanatçılar, mühendisler... Bunlar yönlendiriyor hayatı, aptallar sadece yönetiyor."

"O soğuk kış gecesi birçok insanın dilinde aynı dua vardı. "Allah sokakta kalana yardım etsin." İnsan çaresizliğini Allah'a havale eder. Elinden bir şey gelmiyorsa, Allah yardım etsin demekten başka çaresi yoktur. Sokakta kalana yardım edemeyecek kadar aciziz yani. Aciz olduğumuzdan Allah'a havale ederiz sokakta kalanları." 
"Babamla pek anlaşamazdık. Sevmemem için özel bir neden yoktu, sevmem için özel bir nedeni olmadığı gibi. her baba gibiydi işte."
 "Bizim en büyük sorunumuz birbirimize güvenmememiz galiba. Kimseye güvenmediğimiz için diken üstündeyiz sürekli. Hep kötü bir şeyler olacakmış gibi tetikteyiz. Oysa güvensek birbirimize, her şey daha kolay olacak."
"Biri ölünce susmak lazım. Can bu can. Ama susmadılar. Ölenlere terörist dediler. Artık herkese terörist diyorlar. İnsan için ölene saygı duyarım, hayvan için ölene de, ağaç için ölene de. Can kutsaldır. Öyle öğrendim ben. E insanları öldürüyorlar, hayvanları öldürüyorlar, ağaçları öldürüyorlar. Ağaç için ölenlerin cenazesine katılanları dövüyorlar. Tazyikli su sıkıyorlar. Plastik mermi atıyorlar. Gerçek mermi sıkıyorlar. Sonra biz yönetenler, işte burada çıldırıyorum, tıpkı babam gibi, tıpkı öğretmenim gibi, tıpkı öğretmenimizin önüne çocuğunu atan arkadaşımın annesi gibi, tıpkı çocuğunu döverek ilgilendiğin sanan anne baba gibi, dayak atılana, yaralanana, ölene değil, dayak atana, yaralayana, öldürene sahip çıkıyorlar."






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





Çamaşırcının Kızı Küçücük - Orhan Kemal


Romanları ile bir döneme damga vurmuş Orhan Kemal'den her biri roman olabilecek derinlikte hikayeleri barındırıyor kitap. Özellikle Recep hikayesindeki karakter, İki kız hikayesindeki sertlik, Küçücük hikayesindeki olay döngüsü hafızalarda iz bırakacak türden. Betim ve kurgudan öte diyaloglar üzerine bir kitap okumak istiyorsanız doğru seçim olabilir, ya da Orhan Kemal'i okuduysanız, farklı bir tat alabilmek için. Ancak romanları seven bir yapıya sahipseniz, sonu belli olmayan kurgulardan hoşlanmıyorsanız, okumamayı seçebilirsiniz.





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







Klişe Hayatlar Matbaası - Can Yılmaz

Kafa dergisinde yayınlanan yazılarından sonra bugüne kadar biriktirdiği hikayeleri yazmaya başlaya Can Yılmaz, her sene bir kitap çıkararak son 3-4 senedir aktif bir yazarlık kariyerine başladı. Yarı hüzünlü yarı komik hikaye tarzını gördüğümüz ilk kitabının ön sözünde Sunay Akın, yazardan Aziz Nesin kokusu aldığını söylüyor. Fakat o raddede olmadığını farklı bir kulvarda yazıldığını, kitabı okuyunca anlıyorsunuz. Hikayeler mahallede yaşamış bireylere geçmişi hatırlatacak cinsten. Karakterler samimi ve komik. Hüzün dozajı da boğaz düğümletecek kadar başarılı. Ancak çok hafif, anlam veremediğim bir garip durum fark ettim. Bütün öykülerde, hikaye akarken bir noktada anlamadığım bir paragrafa denk geliyorum ve o paragrafı tekrar okumak durumunda kalıyorum. Olay akışında süreklilik ile ilgili bir kaç kesintiye uğrayabiliyorsunuz. Bu benim okuma tarzımla da alakalı olabilir.

"Baba ile benzer yanımız genelde mum ışığı altında yazıyor olmamızdı, aramızda 200 yıl kadar küçük bir zaman dilimi olsa da aynı Balzac'ın evinde olduğu gibi bizim evde de elektrik yoktu. Ancak bizim eve, onun evinden farklı olarak, düzenli şekilde ayda bir elektrik faturası geliyordu. Tek gelmeyen elektriğin kendisiydi ve bir süre sonra elektriğin evi aydınlatması şaşılacak bir durum haline gelmişti."

"Oysa büyümek, çocukluğun işgal edilen topraklarıdır."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




Keşke Japon Olsaydım - Onur Gökşen

Onur Gökşen, daha önce yazdığı "Bizim de Renkli Televizyonumuz Vardı" kitabının yeniden basılması sebebiyle, bu eski kitabını genişletip gözden geçirip, 3 kitap halinde piyasaya sürdü. Önceki kitapta okuduğunuz hikayelerin daha da değiştiğini görüyorsunuz. Bu yeni bir kitap hissi uyandırıyor. Üç kitaplık serideki bu kitapta, bankacı olduğu dönemlerde girdiği grev eylemlerine, Amerika seyahatine ve kadınlarla olan ilişkilerdeki başarısızlığına değinmiş. Gökşen'i takip edenler bilirler Mert'in ayrı bir yeri vardır öykülerde. Kardeşi Mert olan hikayeleri diğer kitaplarda sanırım, onları da ilerleyen zamanda okuyup göreceğiz. 

"Çünkü hayatımızı kökünden değiştiren kararlar hep ani alınmıştır, ben düşüne taşına verilen kararların kimsenin hayatını etkilediğini görmedim."

"2001 Şubat'ı kadar şiddetli olmasa da bir kısım bankacı işsiz kalmıştı. Tabii o zamanlar kriz olduğunu yazabilen bir basınımız da vardı, yoksa nereden bilecektik ekonomik kriz olduğunu, dış güçler der çıkardık işin içinden."

"Bir insanın tiksinmesi için başka bir insana aşık olup reddedildikten iki üç ay sonra yaptıklarını düşünmesi yeterliydi."



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






Kesin Temassızlık Var - Onur Gökşen

Dedem –herhalde üzüntüsünden– sigarası biter bitmez paketten bir sigara daha çıkardı, o sırada Mert geldi balkona. Kafasına banyo havlusunu sarmış, sadece gözleri gözükürken elindeki oklavayı döndürüp saçma sapan hareketler yapıyordu. Dedem küçük torununu o halde görünce büsbütün kahroldu, tek laf etmeden sigarasını yaktı. Üzüntüden o kadar derin bir nefes çekti ki, sanırım duman kalın bağırsaklarına kadar gitti. Kardeşimden umudu kesmiş olan dedem bana dönüp, “Sen bu çocuk kadar salak değilsindir umarım” ses tonuyla, “Sen neler yapıyorsun bakalım Onur?” diye sordu.

"Çünkü Mert'in öğretmeni annemi en son okula çağırdığında, Mert'in günde iki üç kere sınıfta durup dururken ayağa kalkıp yürüdüğünü, öğretmeni Ne yapıyorsun diye sorduğunda da Canım sıkılıyor benim diye dersi sabote ettiğini öğrendiğimizden Niye diye sormak zorundaydım.
Mert'i bu protest tavrından sonra psikoloğa götürmüştü bizimkiler. Kardeşim deli çıkacak, tedavi olmak için hastaneye yatacak, bokunu avuçlayan delilerle aynı koğuşta kalacak diye düşünüp çok korkmuştum ama neyse ki psikolog herhangi bir rahatsızlık tespit edememişti kardeşimde."

"Babamdan bir şey istemek gerçekten cesaret isteyen bir iştir, çünkü babam - hemen hemen etrafımdaki tüm erkekler gibi- kendisine evle ilgili bir görev, bir iş verildiği zaman öfkeden deliye döner ve - herhalde sakinleşmek için- olduğu yerde hemen uyuklamaya başlardı. Ben babamın pazar günleri ailecek dışarı çıkmamak için sabahtan akşama kadar uyuduğunu kaç kere görmüşümdür hatırlamıyorum."




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



____________________________________________________________________
____________________________________________________________________

DERGİ GÜNLÜĞÜ
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________



KafkaOkur #1

"Öyle geliyordu ki insan, özellikle terk ettiği yere yürüyerek dönmeliydi, çünkü
en ağır yük insanın kendi etiydi. Bir bedel ödenmeliydi ve ayaklar taşımalıydı bu yükü."
Gidiş Dönüş - Nergis Seli

____________________________________________________________________
____________________________________________________________________


BONUS






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤








➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


DERGİ DAĞILIMI




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


YAYINEVİ DAĞILIMI




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




2019 OCAK - 2019 ARALIK
OKUNAN KİTAPLAR & DERGİLER


5 Haziran 2019 Çarşamba

2019 Haziran Ayı İzlenenler

______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________

2019 HAZİRAN AYI ÖZETİ
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________

   
         

       

   


______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


Boy

Hunt for Wilderpeople gibi müthiş sıcak bir filme imza atan Taika Waititi'den yine Yeni Zelanda yaşamına dair sıcak bir hikaye. Boy'da babasını rol model alıp çocukluk düşlerine yolculuk ettiğimiz bir çocuğa eşlik ediyoruz. Okuldaki eğitimden, ailevi ilişkilere, arkadaşlık kavramından, "potansiyel" başarı hikayelerine kadar tüm noktalarda ders niteliğinde bir hayat filmi. Hiçbir ailenin mutsuzluğunun birbirine benzemediğini, sıra dışı baba rolü ile oynayarak gözler önüne seren yönetmen, senaryo ve yönetmenlikten daha fazlasını da filme eklemiş oluyor. Bulursanız izleyin. Aramazsanız rast gelmez.





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Taksim Hold'em

Cumartesi günleri Poker oynayan ve bunu rutinleri haline getiren 4 arkadaş, bir haftasonu tekrar Poker oynamak için sözleşirler. Fakat Taksim'de Gezi Parkı olayları patlak vermiştir. O gece Poker oynamak için doğru bir gece olmayabilir. Belki de tepkilerini göstermek için hayatlarına olduğu gibi devam etmeleri gerekip Poker oynamaları icap etmektedir. Protesto, siyaset, ülke gündemi, insanlık, vicdan, polislik, komşuluk, kurallara uyma gibi bir çok konuda çok başarılı tespitler görmekteyiz filmden. Her karakter, ülkede yer alan insan tiplerini temsil etmekte. Tek mekan filmlerinin en önemli özelliği diyalog için olumlu diyebiliriz, ikinci önemli özelliği olan şaşırtma ve ters köşe sahneler ise bekleneni verememiş. Fakat yine de 90 dakika boyunca ilgiyle izletmeyi başardı. Böyle filmlere ihtiyaç var.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Murder Mystery

Netflix'in en hızlı izlenmeye başlayan ve en çok izlenen filmi ünvanını ele geçiren Murder Mystery'de ilk göze çarpan ve en önemli kısmı oyuncuları. Adam Sandler'ın tam da olgunlaşma döneminde daha güzel filmlerini görmeye başladığımız anlarda Netflix imdadına yetişmiş ve geçen seneki olduğu gibi bu sene de onun üzerine bir film tasarlamış. Yanına da güzelliğinden bir şey kaybetmeyen Jennifer Aniston'ı yerleştirmiş. Film beklediğimi karşıladı açıkçası. Çok fazla bir beklentiniz yoksa sizi de mutlu edecektir. Mizahı iyiydi, aksiyonu eğlencesi güzeldi. Çerezlik bir akşam filmi olarak izleyebilirsiniz. Komiser rolünde Dany Boon'u görmek ayrıca güzeldi.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


Sin Nombre

İzleyecek film ararken önerilen filmler sırasında gördüğüm ve yönetmen koltuğunda "aa bu bizim True Detective'deki müthiş 10 dakikalık one shot sekansı çeken yönetmen" diyerek başladığım film bir yönetmenlik resitali sunuyor. Bu kadar klişeleşmiş konu, öylesine güzel sunulmuş ki. Gerçekçilik bir yana, oyunculuklar ayrı yana. Doğal güzellikler ayrı güzel. Katıldığı çetenin kuralcı tavrı nedeniyle ayrılmaya karar veren (zorunda kalan) bir adam ile bulunduğu kasabayı terk etmek zorunda kalan bir kadının metazori aşk hikayesini izliyoruz. Ancak aşk hikayesinden daha çok durumun gelişmesi ve inanılmaz gerçekçi bir buluşma öyküsüne tanık oluyoruz. Etkileyici bir filmdi. Çete olaylarına odaklanan City of God filminden çok daha güzeldir bence. O fazla overrated idi. :) 




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Grave of the Fireflies

Paramparça eden bir anime Grave of the Fireflies. Studio Ghibli'nin iki dehası Hayao Miyazaki ve Isaho Takahata'nın yıllar sürecek sanat şöleninin belki de ilk adımlarından biri. Yıl 1988 olmasına rağmen hala nasıl yapıldığını anlam veremediğim çizgiler. Öyle bir duygu anlatıyor ki bu boyutu az ama anlamı derin tasarımlar. II.Dünya savaşı sırasında büyük zorluklardan geçen iki kardeşin hayata tutunma mücadelesini izliyoruz film boyunca. Filmin süresi iyi ki kısa, çünkü 80 dakika bir boğazınızda bir yumru ile oturmak çok zor. Muhtemelen anime sevenlerdenseniz izlemişsinizdir, ancak işim olmaz diyorsanız bile bir deneyin. Size muhteşem sanatın kapılarını açacaktır.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




Storm Boy

Babasının, dış dünya ile bağlantılarını koparmasının ardından sahil kenarı bir eve yerleşen Michael, bir gün 3 adet pelikan yavrusu bulur ve annesi olmadığı için avlanamayan, uçamayan yavrulara rehberlik ederek onlarla bağ kurar. Film fazlasıyla samimi ve duygusal ilerliyor. Çok güzel bir manzara eşliğinde, huzur verici müziklerle desteklenmiş biçimde sizi dünyadan bir süreliğine koparıp serin sulara salıveriyor. İnsanoğlu olarak ne kadar acımasız olduğumuzu anlatan, hırslarımızın kurbanı olduğumuzu yüzümüze vuran bir film. CGI yapılandırması da başarılıydı filmin. Çocuk oyuncuyu iyi seçmişler. Ayrıca son olarak torunu oynayan kızı da yüz olarak beğendim :) Her şey pozitif filmde.. ;)  Unutmadan geçmeyelim bu film bir remake, orijinali 1976 yapımı.




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


BONUS











______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________

Dizi Günlüğü
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤








➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


OCAK-ARALIK İZLENEN FİLM ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI






2019 OCAK-ARALIK İZLENEN 
FİLMLER & DİZİLER & SAHNE SANATLARI