18 Temmuz 2014 Cuma

Silicon Valley - Teknoloji İlkelleştirir mi?


HBO'dan çok değil kısa zaman önce yeni bir dizi yeşerdi. Fikir olarak daha önce denediği girişimci hikayelerini bu sefer teknoloji ile birleştirip çağa uygun hale getirdi.

Silicon Valley 4 "geek" arkadaşın teknolojik uygulamalar yazarak şirket kurma öykülerini anlatıyor. Ekibin tüm karakterlerinin hepsine kendine ait özellikleri var. Richard, çekingen, pasif ve mühendislik öğrencisi gibi davranan her işte kolay çözümü bulabilen ancak bunun için şartların olgunlaşmasını bekleyen bir karakter. Gilfoyle nispeten daha aktif, daha duyarsız, daha ukala. Dinesh ise Pakistanın kırsallığını almış bununla da kalmayıp bu kırsallığın getirdiği mizahı arkadaşlarının sayesinde zirveye taşıyan bir karakter. Jared ekibe sonradan katılan tam bir piyasa adamı! iş hayatında bolca görebileceğiniz rüzgarın esişine göre davranan, popülerliği seven ve asıl olanı göremese de klasik yöntemleriyle ekibe fikir veren bir yan karakter.
Asıl karakterimize geliyorum. Erlich!
Bu dizinin tutmasını sağlayacak olan dizinin 2. as-karakteri. Erlich vurdumduymaz, Steve Jobs hayranı, girişimciliği cesaret olarak algılayıp patavatsızca içinden nasıl geldiyse davranan bir karakter. Thomas "Ben olmasam sizler hiçsiniz" davranışları ukala sözleriyle her işi zora sokan ama bir şekilde şansıyla durumları aşan Zirve karakter yaratmayı başarmış.
Mühendislik okuyanların her karakterde bir arkadaşını bulacağı ;
Mühendislik okumayanların da bu işler nasıl yürüyor vay be ne paralar dönüyor diyebileceği, teknolojinin insanları geliştirmesi gerekirken acaba geri mi götürüyor dedirteceği samimi bir dizi işte.
Tek kelimeyle özetlersek, "geyik" diyebilriiz
Şiddetle izleyiniz izletiniz. Herkese de önermeyiniz.

Hemen belirtelim şuanda dizi sezon arasında.



Oyunculuk : 8,5
Seyir Zevki : 9
Merak Hissi : 7
Konu : 6
Müzik : 6,5
Imdb Puanı : 8,5
Genel : 8


How To Make It in America - Bir Girişimcilik Hikayesi


Bugüne kadar HBO'nun ortaya çıkardığı tüm yapımlar kalite standartlarını her geçen sene yükseltti. "HBO ise seyret" algısını yaratmayı başardılar. Kendine has pazarlama teknikleri ile kurdukları paralı kanalları sayesinde dizilerine bütçe yaratarak her geçen sene yeni yapımlar ortaya koydular.

How to make it in America'da bunlardan sadece biri. Kazanma kaybetme döngüsü ekseninde yeralan karakterlerin ince mizahıyla bezenmiş hayatlarını kanalın cesaretiyle birleştirip 2 sezonluk bir şölen sunmakta. Entourage izleyenler bu duyguyu iyi bilecektir. Karakterlerin yapısı, mutluluktan kedere dönme hali, tam batmışken tekrar ümitlenmeleri tamamen aynı hissiyatı uyandırıyor. OZ'dan çıkma karakterleri, Kid Cudi'nin müzikleri eşliğinde hayatınızdan her bölüm yarım saat çalıyor.

Girişimcilik hayaliyle yanıp tutuşan Ben Epstein karakteri etrafında kot markası yaratma düşüncesinin nasıl hayata geçirebileeğini izliyoruz ilk sezon. Ortaya çıkan bireysel duygusal ve iş bazlı sorunların yan kulvarında da karakterlerin eklenmesiyle, her geçen bölüm değişmektedir konumuz. Dizi, ana kurgu ekseninde hayata tutunma zengin olma hayallerinin ötesinde, gerçekten hayal edilenin zenginlikle alakasının olmadığı ana fikrini vermekte. 

Kötü haber : dizi sadece 2 sezon yayında kalabildi. Böylesine bir dizinin 2 sezon yayınlanması HBO gibi bir şirkete nasip olurdu zaten. Beğenilen dizilerin yayında kaldırılma sürecini acımadan gerçekleştirebilen başka bir yapımcı tanıyamadık uzun süredir.


Oyunculuk : 8,5
Seyir Zevki : 9
Merak Hissi : 7
Konu : 6
Müzik : 8,5
Imdb Puanı : 8
Genel : 8

17 Temmuz 2014 Perşembe

Kendime İyi Bak - Biraz da Kurgu Ekle


Bugün tanıtacağım film beni çalışmadığım yerden vurdu. 2014 yılı benim için resmen Türk Filmi sempatizanı olma senesi oldu. Ardı ardına açtığım filmlerde beklentisiz biçimde izlemekten zevk almaya başladım. Süslü fragmanlardan, abartılı müziklerden sıyırabildiğim filmi affetmeden izlemeye alıyorum.

Evet, bu filmimiz şahsına münhasır 3 kişi etrafına kurgulanmış acı bir hikayeyi anlatıyor. Acı olan kısma değinmeyeceğim, zira spoiler denen illeti sevmiyorum. Üstelik hikayenin bu kısmını da beğenmedim. Direk artıları olan kısma yöneliyorum. 

Üniversiteye gidenlerin daha iyi anlayacağı bir film olduğunu düşünüyorum. İlişkilerle ilgili anlatılanlar, replikler, oyuncular o kadar samimi ve güzel. Senaryoyu ve kurguyu oluştururken üniversite kültüründen, arkadaşlıklarından beslenildiği bariz belli. Zamanında ayrıldığınız sevgilinize ettiğiniz sözleri birebir bulmak, saçma anlarda sarfettiğiniz kelimelerdeki pişmanlığınızı hatırlamak insanı tuhaf hissettiriyor. Çağdaş Onur Öztürk'ün abartısız oyunculuğu renk katmış. Keza 2 kadın karakterimiz de gayet sade ve hoş oynamışlar. Filmi 2 aşamaya ayırıyorum, başlangıç evresi ve kurgu evresi. Başlangıç evresinde yalnızlığına terkedilmiş bir adam ile nereden geldiği belli olmayan bir kadının tatlı buluşmalarını izliyoruz. Herşey yolundaymış gibi giderken ortaya başka bir kadın figürü çıkageliyor ve olaylar gelişiyor. Gelişme aşaması başka filmleri aşırı derecede anımsatmasına rağmen rahatsız etmedi. Bunu da filmin ilk yarısı kurtarıyor bence.

Kurgu konusunda eleştiriler olacaktır mutlaka, finalin yalapçalap getirilmesi, filmin başında ilişkiye yüklenen anlamın ikinci yarıda bulunamaması filmde anlatılmak istenilen duyguyu öldürse de 90 dakikanızın hoş geçeceğine eminim. 

Vakit kaybı olmayacaktır. Mutlaka geçmişten bir anınızı hatırlayacağınıza da garanti veriyorum. 

Ekstra Not : Filmin finalinden sonraki isimlerin geçiş sekansı cidden hoştu.
Ekstra Not 2 : Filmin yönetmenlerinin hiçbir filmden etkilenmedik orjinal olanı bulmak istedik sözleri de hoş değilmiş gerçekten, konunun ve sahneler açısından başka filmlerden alıntıların sayısı az değildi.


Oyunculuk : 8,5
Seyir Zevki : 7,5
Teknik : 7
Kurgu : 7,5
Konu : 4
Müzik : 6
Imdb Puanı : 6,8
Genel : 7

11 Temmuz 2014 Cuma

Sevin Okyay'dan Uzak Durun! (Şiddetle)


Bu sefer size olumsuz bir tavsiyem var. Kısa ve net. Sinema eleştirmeni Sevin Okyay'ın herhangi bir yazısına dek gelirseniz kaçacak delik arayın!
Çok değil bir kaç hafta önce sinema yorumlarıyla ilgili kitap ararken Sevin Okyay'ın 120 filmde seyrialem kitabını buldum. Hiç tereddüt etmeden satın aldım. Filmlerle ilgili yorum okumayı başka gözle fikir edinmeyi seven insanlardanım. İlk filmin sayfasını açtım "A bout de souffle", Serseri Aşıklar. Bir iki paragraf okudum ki ne göreyim. Sevin ablamız filmin sonunu çatadanak söylemiş bizlere. Neyse dedim, bu kitabı filmleri izledikten sonra okuyacağız demek ki. Listeden izlediğim filmlere göz attım. Bu sefer filmin yönetmeninin başka filmlerinden sonunu söylüyor. 
Böyle bir şey olabilir mi? 
Kitap yazıyorsun. Ülkede sinema eleştirmeniyim diye geziyorsun. Bir de kendini fellik fellik övüyorsun. Sonra gel gelelim tüm filmlerin sonunu söylüyorsun.
Sevin Okyay' bundan sonra benim için spoiler abla'dır.
Televizyonda görsem kanal değiştirim o derece.

Şiddetle uzak durun derim.

3 Temmuz 2014 Perşembe

Bi Küçük Eylül Meselesi


2014 Senesinin belki de tüm Türk filmlerini izlemişimdir. Hangi filmdi kim oynuyordu gerçekten hatırlamadığım filmler var. Ancak bu film aralarından sıyrılmayı bir nebze olsun başarabildi. Geçen hafta itibariyle izlediğim bu filmin Kerem Deren'in senaryosunda kotarıldığını ancak filmi izledikten sonra anladım. Ezel'den beri beklentileri gittikçe yükselten Deren, zor bir işe kalkışmadan klasik bir hikaye ile filmi bağlamış. Senaristin ismini öğrenmesem evet hoş senaryo diyebilirdim ama herkes gibi beklentilerim yüksek olduğu için senaryo yetersiz kalmış diyebiliyorum. Filmin oyuncularını ve nerede geçtiğini bilmeden başlamışken iki sevdiğim oyuncunun olduğunu ve adada geçtiğini öğrenince daha iştahla izlemeye başladım.
Zeynep Abdullah'tan bahsetmek gerekecek sanırım. Zeynep belki de Amerika'da doğup yetişseydi, hasılat rekormeni filmlerde oynayabilirdi. Yüzü ve fiziği sinemaya çok uygun geliyor. Her role girebilir. Kaldı ki filmde de o sevimli ve sevimsiz hallerin ikisini de fena halde vermiş bizlere.
Engin Akyürek'e gelince. Oyunculuk yarışmasında tanıtmıştı kendini bizlere, orada drama yönü ağır basıyordu. Birkaç dizide beş dakikalığına izlediğimde bile bu adamdan olur demiştim. Yine oynamış, iyi de oynamış ama o kadar sası durmuş ki senaryoda. O hippi tarzın altından o boyuyla kalkamamış bence. Sırıtmış, hikayenin sevimliliği kalmamış. Ama bu yeteneksizliğinden değil tamamen fiziksel açıdan. Uzun saçlardan da bir an önce kurtulmalı. Yoksa Ghobadi filmlerinden birinde görmemiz muhtemel.
Filmin konusuna değinmeyeceğim, ismi hoş seçilmiş. Herşeyi açıklıyor zaten.
Konuyu anlatırsam klişeliği nedeniyle bir çoğunuz izlemeyecektir.

Ancak değişik bir detay Imdb Puanı 7,7 an itibariyle. Overrated olmayı başarmış her nasılsa.



Oyunculuk : 6,5
Seyir Zevki : 7
Teknik : 6,5
Kurgu : 6
Konu : 4
Müzik : 5,5
Imdb Puanı : 7,7
Genel : 6

Bir Ferzan Özpetek Filmi - Kemerlerinizi Bağlayın



Pek tarzım olmamasına rağmen Ferzan Özpetek filmlerini kaçırmadan izlemeyi seviyorum. Anlattığı hikayeler sıkmadan hoş vakit geçirerek bir kaç temel düşünce yerleştirerek sizde etki bırakıyor. Bu filmde aynen bu açıklamaya uygun biçimde ilerliyor.
Karakterimiz Elena hayattan ne istediğini bilen en azından bildiğini zanneden sevgiye aç bir kızımızı canlandırıyor. Film Elena'nın tanıştığı adamla deniz kenarında başlayan serüvenini ve sonrasını anlatıyor. Geçmiş ve geleceğe dair farklılıkları göz önüne getirmeye çalışan film tek sahne ile bu iki olguyu bağlıyor. İnsanın yaşadığı gel-gitleri buhranlı dönemleri ve huzurlu anlarını denize aktaran yönetmenimiz, deniz simgesiyle bu durumları bağlayıp karakter üzerinden bize yediriyor. 
İyi de yapıyor. Film İtalyan ve Türk ezgileri taşıyan müzikleri motifleriyle sıcak bir film.
İzlenmesi şart değil, izlenmemesi de kayıp değil. Hoş bir film kısaca.
Karakterlerin yapısı nedeniyle Yunan romantik komedilerine benzese de, ince mizahıyla bu tarz filmlerden ayrılıyor belirteyim.

Oyunculuk : 8
Seyir Zevki : 7
Teknik : 8
Kurgu : 8
Konu : 5
Müzik : 7
Imdb Puanı : 6,4
Genel : 7,5