Merhume - Murat Uyurkulak
Ağır bir tokat gibi geliyor Uyurkulak'ın kitapları. Önce Tol ile silkeledi, Har ile harladı. Bazuka ile bombaladı, şimdi merhume ile gömüyor bizleri.
Yitip giden hayatları yitirmeden anlatarak yine bir anlam yüklemeden döve döve sövüyor Uyurkulak.
Karakterler yine ilgi çekici, her birinin kendine has özellikleri var. Tecavüzler, çarpık ilişkiler ve LGBT. Bir de yanında ülke eleştirisi, bir tutam gazeteciliğe biraz yazarlığa çokça hükümete ve erkek hegemonyasına eleştiri oluşturuyor.
Sevgisiz büyüyen, sevilmeyi amaçlayan insanları anlatıyor.
Sonlarına doğru da acıtıyor. Besbelli batırıyor kalemini.
İmzasını çakarken kendisine de sövüyor. Ulan böyle kitap mı yazılır diye.
Samimi ve gerçekçi, aklına gelen bağımsız hikayeleri de yediriyor üstelik.
Eğer yer altı edebiyatına alışkın değilseniz hiç bulaşmayın.
Aşina iseniz kaçırmayın.
Çok lafa gerek yok.
Yeni Uyurkulak kitabı.
Bence olmuş.
★★★★★★★★ 8/10
(Okunmalı, saklanmalı)
April Yayınları, 14.60 tl, 320 sf, 2016
Bir Serçe Düştü - Wilbur Smith
Macera romanlarının usta ismi Wilbur Smith'in en büyük seri romanı Courtney Serisi 3.kitabını bu ay okuma fırsatı buldum. İlk kitap Bencil ve ikinci kitap Fırtına'nın ardından 5 seneye yakın bir süre sonra tekrar seriyi sürdürmek güzel bir deneyim oldu. Kitap genel olarak yine Afrika'yı ve erkekler arasındaki çekişmeleri ele alıyor.
Kölelik, sistem karşıtlığı ve ırkçılık üzerine yoğunlaşan kitapta, yer yer sosyalist düzene karşı çıksa da, genel anlamda Afrika'nın temel sorunlarını anlatıyor.
İlk iki kitabın başkarakteri Sean Courtney ise artık devrini çocuklarına ve onların aşklarına bırakmış vaziyette.
13 kitap sürecek olan bu seriye devam etme niyetindeyim. İlk kitaptaki heyecan bir nebze azalsa da hiç bitmeyen bir aksiyonun peşinde olmak insana keyif veriyor.
★★★★★★★ 7/10
(Seriye başlayanlar devam ettirmeli)
Altın Kitaplar, 17.28 tl, 477 sf, 1999
İstanbul'da Bir Merhamet Haftası - Murat Gülsoy
Bir proje vardır, 7 kişiye Ernst'ün Merhamet albümünden tablolar gönderilir ve yorumlanması istenir. Bu 7 kişi birbirinden tamamen bağımsız kişilerdir. Bir narsist, kendini geliştirememiş boş bir memur, bir şair, kafası karışık bir arkadaş, akademisyen bir burjuva, karamsar bir kuzen ve torun sahibi bir adam.
Bu 7 kişinin ayrı dünyalarından ayrı yorumlar gelir. Birbirini tanımayan bu grup tablolar ile birlikte kendi benliklerine bir yolculuğa çıkacaktır.
Tarz olarak çokça Oğuz Atay, biraz Camus, biraz Sartre, üslup olarak bi miktar Borges katarak kaleme alınan bu kitaptan da bu yazarı tanıdığıma da çok memnunum.
Şiddetle tavsiyedir.
"Arzu vezninde bir yaşamın oldu diye korkma, kimse senden daha iyi durumda değil. Cehennem neden kalabalık sanırsın? Ötekiler hep orada."
"Galiba ben tüm azâları sertleşmiş, ruhu kabuk bağlamış bir adamım. Yaşlanmak böyledir. Aslında yaşlanmak değil de olgunlaşmak demeli; çünkü yaşlandıkça bu kabuk da inceler, gerekli gereksiz ağlar kimi yaşlılar. Gözleri sulanır hemen. Ben de mi böyle olacağım? Belki."
"Bazen bu hayal kötü bir rüya gibi ağlatmaya çalışıyor beni, göz pınarlarım karıncalanıyor, ama biliyorum ağlayamam ben, ağlamam. Ağlayabilmek için insanın yaralanması, yaralanabilecek kadar yumuşak bir yerinin olması gerekir."
★★★★★★★★ 8/10
(Okunmalı, saklanmalı)
Can Yayınları, 15.96 tl, 264 sf, 2016
* Yıllık hedef 40'tan 60'a çıkarılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder