6 Nisan 2018 Cuma

2018 Nisan Ayı Okuduklarım

______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________

2018 NİSAN AYI ÖZETİ
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________


      

       


______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________






Sizin Memlekette Eşek Yok mu? - Aziz Nesin
Aziz Nesin, Türk halkını çözmüş, hem kıvrak zekasına hayranlık duyarken, hem de semeri üzerinden eksik etmediğinin yergisini de aynı ölçüde dile getirmekte. Bu kitapta da çeşitli dallardan seçmece öyküler, deneme, şiir, taşlama ve anı örnekleri var. Kendisi önsözünde yükte hafif pahada ağır öyküler seçtiğini söylüyor, bir nevi en beğendiği öykülerden bir demet sunuyor ancak her kitabı çok değerli Aziz Nesin'in böyle bir seçki tabii ki çok yüzeysel kalabilir. 
Kitaba adını veren öykü, "O geceyi yazmak" anısı, "Parle vu Fransızca" güldürüsü ve özellikle "Alırsınız Cenneti" hikayeleri çok güzeldi. 
Aziz Nesin'den sadece öykü okumak istemezseniz, deneyebilirsiniz.
Kötü bir kitabı yok zira.



"Bugüne dek 110 kitabı yayımlanmış bir yazarım. Her yapıt bir çocuk sayılıyorsa şimdilik 110 çocuk babasıyım. Bu çocuklarımın içinde sakat doğanlar, gerizekalılar da olabilir."

"insan tek başına değil ki... Bir insanın bu dünyada var olduğunu yaşadığını başka insanların da bilmesi gerekir ve bunu nice çok insan bilirse o insan o denli vardır."

"Neden onlarda hiç bi şey yokken her bi şey var da, bizde her bi şey varken hiç bi şey yok.. Ah zooo. İşte bundan. Yah!."

"Yobazlarla gericiler, onlar bizden daha zinde! Atam, Atam derler ama Atam, bir adınız var sizin de."




★★ 8/10
 (Nesin'den seçmece öyküler) 
Nesin Yayınevi, 13,60 tl, 200 sf, 2013




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





Ayna Çarpması - Murat Özyaşar
Kitabın 2 büyük ödülü var. Açıkçası bu ödülleri nedeniyle gözüme çarpmıştı, üstelik sonraki kitabı Sarı Kahkaha ise övülmeye layık görülmüştü. Bir günde bitirdiğim kitap tam anlamıyla isminin hakkını taşıyor. "Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum." ile başlayıp “Bu sabah aynaya baktım kimseyi göremedim." ile biten bir kitabın "Ayna Çarpması" denilen olayı anlatması aslında özet. Yazarın çocukluk hüsranı, annesinden utancı, kardeşiyle ilişkisi, aşkına uzaktan bakması ile alakalı konuları 100 sayfada bir nefeste şahit oluyorsunuz. 
Bu anlamda kurgusu güzel seçilmiş, sistemli bir anlatım var. Fakat iki-üç öykü dışında çok iyi diyebileceğim öykü yoktu. Hep benzer durumları farklı aşamalarla anlatmış yazarımız. Beğenmemin nedeni belirttiğim iki-üç öykü. Bu kadar güzel olması ödülleri aldıran bence. Ayna çarpması gibi bir söz hayatımızın her anında kullanabileceğimiz bir tabir olmuş. Zaten son tokatı da "Okumak yalnızlıktır." diyerek atıyor.




"Bütün mümkünlerin kıyısındaydım ben o yaşta. Bağlama çalabilir, İngilizce öğrenebilir, uzak, büyük bir şehre gidebilir,sol ayağımla fiyaskolu rövaşata bir gol atabilir, babamı öldürebilirdim mesela."

"Gideceğim en uzak takvimdi annem. Döndüğüm en uzak kış. Annem çok uzundu, uzun bir cümle kadar uzundu, git git bitmiyordu."

"Annem annemdi. Alnında ve ellerinde aşiret dövmesinin izi. Annem bana Allah'ı anlatırdı. Türkçe bilmezdi. Utancımdı. Annem gelmesindi veli toplantısına. Öğretmenim onu görmesindi. Kara kavruktu. Altın dişleri vardı. Annem sanki siyahtı. Sınıfımızdaki öğretmen çocuğunun annesine hiç benzemezdi. Sanki ona niçin benzemezdi? Tanrı yorgunken mi yaratmıştı onu, ne! Sanki annem niçin ölmezdi?"

"Sağ ayağı 15 santim kısa olan kahraman, intihar etmek için masayı hazırlamış, ipi boynuna geçirmiş, fakat sağ ayağı yetişmediğinden, masaya son tekmeyi atamamıştı. Bunu ocakçıya anlatsa, ocakçı gülmekten kırılır, hatta kıçına sahip olamayıp abdestini bile bozabilirdi. Oysa o okurken hüngür hüngür ağlamıştı."

"Sen, bütün okurların bildiğini bilen okur : Okumak yalnızlıktır."

"İnsanın yarası sağken anlaşılmalı."


★★ 7/10
 (Bir "Ayna Çarpması" esnasında yaşananlar) 
Doğan Kitap, 7,70 tl, 100 sf, 2015




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






Kazan Töreni - Aziz Nesin
Aziz Nesin'den ülke insanı ile ilgili iğnelemelerle dolu bir kitap daha, bu sene Aziz Nesin'den okuyamadığım kitapları bitirme derdindeyim. Kazan Töreni'nde de fazlasıyla siyaset, millet uçkuru ve hırs konuları işleniyor. Bir çok öyküde genelev muhabbeti geçiyor bu sefer. En beğendiğim öyküler "78 santimlik arsa", "Bir Ahlak Dersi", "Aşk Hastanesi" oldu. 
Diğer kitaplarına göre daha az keyif aldığım fakat genel itibari ile kinaye mizahında ortalamanın çok üstünde seyreden bir derleme oldu.




"-Öğretmenim.
-Söyle Ergun.
-Benim bir amcam var, "Hep bu ahlak yüzünden iki yakam bir araya gelmedi" diyor. Ben ahlaksız olacağım."

"-İnsanın isterse milyonları olsun, ahlaksız olduktan sonra neye yarar?
-Rahat eder öğretmenim."


★★ 8/10
 (Nesin'den seçmece öyküler) 
Nesin Yayınevi, 13,60 tl, 192 sf, 2005




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





Yeşil Peri Gecesi - Ayfer Tunç
Ayfer Tunç bu kitabıyla sizi bir kuyuya atıyor ve çıkış yolunu göstermiyor. İçeride duymak istemeyeceğiniz, anlamayı hep es geçtiğiniz kısımları da yukarıdan bağırıyor, içeride ses gitgide sıkışarak beyninize nüfuz ediyor. Kapak Kızı kitabında ortalıklarda pek yer almayan fakat kitabın kurgusu üzerinde olan Şebnem karakterinin hayatının belirli evrelerini işliyor kitap. Ama çok güzel bir kurgu ile. Bölümler kronolojik olarak devam etmiyor. Kitapta bahsedilen Şebnem'in karşılaştığı ve tanıdığı karakterler illaki hayatına etki etmiş, bir şekilde onun hayatına ufak da olsa yön vermiş oluyor. Bazen çocuklukta tanıdığı bir kişinin hareketini 25 yıl sonra anlamlandırabiliyor. Gerçekten kurguyu çok beğendim. Hayatın her anında sorunlu birliktelikleri nedeniyle çürümeye doğru yol alan karakterin, bir kolunu kopan babasının psikolojisiyle büyümenin sonucu olarak tüm karakterlere lakaplar takıyor, ve içinden geçirip de yapamadığı tüm davranışları tek bir eyleme bağlıyor. "Aşkın ipini çektiğim gece" olarak adlandırılan olayı kitabın sonlarına doğru açıklıyor.
Ciddi bir mesai harcanarak emek verilerek işlenmiş bir kitap. Tüm karakterlere ayrı ayrı kitaplar yazabilir hatta, öyle derinleşmiş. Et benli Süleyman, Gamsız Osman, Tombalacık Leylacık, O.çocuğu Teoman, kitabı okuduktan sonra hafızalarınızdan uzun süre çıkmayacak.
Kapak Kızından sonra okursanız bir kaç yerde şaşırabilirsiniz. Şart değil öncesinde okumak aslında ama etkiyi yüzde 5-10 arasında artıran bir unsur bana göre.

Sonuç olarak Ayfer Tunç okunması gereken bir yazar. Ne olur es geçmeyin. İleride gerçekten çok değerlenecek bu kitapları.




"Mağdur ve romantik görünmek hoşuma gidiyordu. Bu benim tabiatımdı. Aynı zamanda silahımda. Ama her defasında kendimi vuruyordum."

"Trajik romanlar şiirin acısını temizliyordu. Ama iyi romanlar beni gene şiire itiyordu."

"Osman kötü kokunun kaynağını kurutamayınca, yokmuş gibi yaptı. Banyoda kokulu bir mum yakıyor, içerisi tropikal meyve veya lavanta veya hindistancevizi, limon, çikolata, çilek, vanilya kokuyor, böylece kanalizasyon boruları sızdırmıyormuş, hayatımız bok kokmuyormuş, her şey yolundaymış gibi oluyordu."

"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk / Hiçbir yere gitmiyor, dedi."

"Fotoğraflarımda düşmüş sür dişlerimin boşluğunu göstermekten çekinmiyordum. Annem düşen ilk dişimi hastanenin bahçesine gömmüştü. Doktor olmamı dilemişti. Ama ben kaltak olmuştum."

"Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa / Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsan."

"Babam sık sık banyoya kapanıp ağlıyor. Haaah! der gibi bir nefesin yükseldiğini duyuyorum. Babamın ciğerlerine hava dolduğunu, orada hıçkırık haline geldiğini hissediyorum. Babam musluğu açıyor ağlarken bütün borular ötüyor. Boruların ötmesi beni ağlatıyor. Borular babam için ağlıyormuş gibi geliyor bana."

"Ağlama ben çok yorgunum dedi. Bu dört sözcük böyle sıralandığında nasıl da tuhaf görünüyordu. Bu dört sözcüğün dizilişine bir anlam vermek için uğraşmak gerekiyordu. Başka biri olsa ağlama seninle uğraşacak halim yok dediğini sanabilirdi. Seni teselli edecek mecalim yok. Oysa ali iki cümle kuruyor aynı anda iki şey yapıyordu. Hem beni teselli ediyor hem özür diliyordu."

"Bir aşkın bitişinde teselliden daha kırıcı bir şey yok Ali."

"Çaresizliğin sancısı çok fena, nefretin bile belini kırar."

"Bazı ruhlar dışbükeydir, bazı ruhlar içbükey. Biz dışbükey ruhlarız, babamla ben. İçimize doğru kapanırız, istiridye gibi. İçimizin tam ortasında duran, patlamayan, patlayıp da ortalığa saçılmayan, saçılıp da herkesi kirletmeyen incimiz-çıbanımız kistleşir içimizde. Kistleşen bu inci-çıbanımız varlığımızın özüdür, habis."

"Öfkeyle suçluluk karıştı mı birbirine tadından yenmiyor."

"Bir deri bir kemik- kalmış annesinin başında, yemeden içmeden uyumadan, her seğirişinde yüreğine batan elini tutarak beklediği, annesi zangır zangır sarsıldığı, çok ağır bir nöbetten sonra tak! diye ansızın öldüğünde, aklından geçen ilk cümle "Ne tuhaf, sanki elektrikler kesildi olduğu için kendini affetmediği günler mesela."

"Kızların mutsuzluğu annelerin zaferi midir?"

"Sibel hanım sana aşık olsa tiramisu yapar abacım, çorba değil. Böyle olur bu işler. Kendimden biliyorum. Ben hep öyle yaptım. Aşık olduklarıma tiramisu, acıdıklarıma çorba yaptım."



★★ 10/10
 (Ayfer Tunç, çürümenin tarihini yazmış) 
Can Yayınları, 23,75 tl, 472 sf, 2016





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





Bir Kırık Segâh - Kâmil Erdem
Kamil Erdem, farklı öykülerde, hep aynı sıkışmışlık hislerini yazmış. Aile ziyaretinde, bir saatin zembereğinde, cezaevinde, işyerinde, inme indiğinde vs. yaşanan ve bir duruma bağlı kalıp sıkışan hayatlar görmekteyiz bu kitapta.
Yaş alan insanların ölümden duyduğu tedirginlikle, geçmişe duyulan özlemlerin yansıtıldığı kitapta bir kaç öykü gerçekten çok başarılı geldi bana.
Şairane yazılan öyküleri seviyorum sanırım. Dört nala koşuyor bazen cümleler. Dil olarak fazlasıyla güzel betimlerle dolu olmasına rağmen içerik olarak farklı bir şey göremedim. Türk öykücüleri arasında kaliteli bir yerde olduğundan emin olduğum Kamil Erdem'in hayatın içinden sıradan öykülerdeki ruhsal çıkarımları yazması yerine, başka bir kurguda insanların psikolojilerinin anlatılması öykülerini tercih edebilirim şahsen. Son yıllara kadar hep aynı tarz hikayeler görmekten bunaldım zira. Bir kaçış öyküsü, boşvermişlik, sıkışan kalan insanlar harici dilini değil hayalgücünü yansıtan yazarları çok daha fazla benimsiyorum. 
Diğer kitabı bende okuma isteği uyandırmakla beraber, öykü tarzına alışık olmayanlara tavsiye edemem.



"Kimseyi anlamamak üstüne inşa etmişlerdi hayatlarını çünkü, üstüne üstlük, herkesin kendilerini hem de hemencecik anlamalarını şart koşuyorlardı, yüksek sesle konuşarak, kuşları tanımadan, bulutların biçimden biçime girişine hiç bakmadan. Taner'in bir daha hiç dönmeyeceğini unutmaktan bir avuntu çıkarıyorlar, tavla şakırtılarından gamsız bir avuntu çıkarıyorlar. Avuntularını hemen her yere sakınmasızca taşıyorlar : dolaplarından eşofman altını aramaya, tavuklu pilav yemeye, televizyonlardan yayımlanan bildirimlere edilgen edilgen bakmaya."

"Elinde billur bir kadeh, içinde ışık demetiyle, gece sarhoşlarının, karanlığın ülkesinden nadiren de olsa geri dönenlerin, uykulara yenilip kendinden geçmişlerin, fanilerin meclisine usul usul teşrif edip, ortalığı ışıtacak, gül renkli badesini sunup alemi üzüntüsünden kurtaracak gümüşi bir sabahı beklerken, buu kıraç kentin arka mahallesinde, tamire muhtaç bir yurt binasının mozaik zeminli soğuk odasındaki karanlık sabaha hiddetle uyanmıştım."



 6/10
 ("Sıkışmış hayat" öyküleri) 
*Sel Yayınları, 10,50 tl, 135 sf, 2018




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek - Ayfer Tunç
70'li yılları anlatan en kapsamlı halk yaşamı kitabı olabilir bu kitap. Çocuk oyunlarından, eğitimden, aile ziyaretlerinden, ev eşyalarından, şarkılardan, ilişkilerden, teknolojiden ve buna benzer bir çok özellikten bahsediyor Ayfer Tunç. 80'li yılların sonunda doğmuş biri olarak kitabın yaklaşık %75'ini ben de yaşadım. Bir çok anıyı tekrardan canlandırdım, o günlere geri döndüm. Bazen de olaylara çok şaşırdım, o günlerde böylemiymiş diye. Kısacası bundan 20-30 yıl sonra çok ilginç gelebilecek bir kitap olarak görüyorum. Şu an için pek şaşırtıcı bir kitap değil benim için. Çünkü zaten yazım tarihi 2000'lerin başı. O günden bu yana bile kaç yıl geçmiş.



"Özgürlüğü, özgür düşünceyi öneren öğretmenlerin sayısi 70'lerle birlikte biraz arttı. Onların aksini düşünen meslektaşlarıyla çalıştılar, hatta bazıları ağır faturalar ödediler."

"Adana - Pozantı karayolundaki yol çalışmaları nedense yıllarca bitmedi."

"iyi aile olmanın koşulu varlıklı olmak değil, görgülü olmaktı."

"Türk halkı nelere inanmamıştı ki? Futbolda sekiz sıfır yenilir, ezilmediğine inanırdı. İhtilallerin memleketin menfaati için yapıldığına inanırdı. Dünyanın sadece Türk olduğu için kendisine düşman olduğuna inanırdı. Hep bir şeylere sonuna kadar inanırdı."

"Birçok kadın hayatlarının tek çiçeğini istenirken aldılar, onları da doya doya koklayamadan misafir odasındaki vazoya koymak zorunda kaldılar."

"Görgülü ailelerde ölümün ardından metin olmak meziyet olarak kabul edilirdi. Böyle ailelerde çığlık çığlığa ağlayan, feryat eden, ayılıp bayılanlara pek rastlanmazdı. Ailelerin görgü seviyeleri düştükçe, ölüm karşısındaki duyguları yaşamakta aşırıya kaçtığı görülürdü.



★★ 6/10
 (Dönemin özeti resmen) 
Can Yayınları, 23,75 tl, 456 sf, 2005




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤

____________________________________________________________________
____________________________________________________________________

DERGİ GÜNLÜĞÜ
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________





____________________________________________________________________
____________________________________________________________________



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


DERGİ DAĞILIMI



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


YAYINEVİ DAĞILIMI





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




2018 OCAK - 2018 ARALIK
OKUNAN KİTAPLAR & DERGİLER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder