______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
2019 MART AYI ÖZETİ
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm - Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli'nin yıllar sonra gözden geçirip son haline getirdiği romanda mülteci olarak İsveç'e sığınan bir adamın intikam hikayesini okuyoruz. İntikamını alacağı kişi ise geçmişte kendisine acılar çektiren bir adamdır. Ama aslında hissettiği nefret bu adama karşı mıdır? Sisteme midir? Yoksa kendi hayatı mıdır?
Bu soruyu sordurtan psikolojik çözümlemeler olan bir roman. Katmanlı ve değişik bir kurgusu var. İki anlatım yer alıyor. Bir yandan hikaye karakteri ağzından dinlerken bir yandan üçüncü şahıs bakış açısıyla harman edilmiş bölümlere rastlıyoruz. Karakter ağzından yer alan kısımlar daha akıcıydı.
Kitapta benim beğenmediğim tek nokta, finali oldu. Şöyle ki finalde yer alan olayın etkisini artırabilmek için, finalde rol alan karakterler arasındaki ilişki daha iyi anlatılmalıydı. Karakterin yaptığı hamleyi anlamlandıramıyoruz bu yüzden, bir şeyler eksik gibi. Sürprizin bozulmaması için daha fazla yazamıyorum. Onun dışında yine sürükleyici, merak ettirici bir roman.
"Biliyorum, bu söze inanmanız zor! Her gün en az otuz kişinin öldürüldüğü ve bir iç savaş yaşandığı günlerde nasıl sakin kalabilirdi ki insan?"
"o zamanlar hayatımın sonraki yıllarında öğreneceğim bir sözü bilmiyordum, Senca diyordu ki : "Kötülük etmeyi istememek başka, bilmemek başkadır"."
"Bütün entelektüeller korkak olur! diye teselli etmişti, Çünkü korku, düş gücünden kaynaklanır."
"Bütün entelektüeller korkak olur! diye teselli etmişti, Çünkü korku, düş gücünden kaynaklanır."
"Bölünmüş bir dünyada, sağduyulu kalmaya çalışan ve herhangi bir takıma girmeyen adama duyulan kuşku, sonunda o insanın çarmıha gerilmesiyle sonuçlanıyordu."
"Bunların arasında benim ne işim var diye düşünüyordum. Belki de bu bir yok oluşun tadını çıkarmaktı ve ben de katılıyordum bu ayine."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Vur Ulan Vur (Linç Öyküleri) - Kolektif
Derlemesinin Tanıl Bora ve Levent Cantek'in yaptığı yazarları arasında Hakan Günday, Oya Baydar, Bora Abdo, Mine Söğüt, Yalçın Tosun gibi isimlerin bulunduğu Linç öykülerinin ne denli sarsıcı olduğu önsözünde belli oluyor aslında. Tanıl Bora'nın, öyküleri topladığında fark ettiği ilk kısım öykülerin oldukça kısa olduğu olmuş. Kimse linç öyküsü yazmak istemiyor, ya da yazsa bile kısa kesiyor diyor. Kolektif kitapları okumayı seviyorum, özellikle bir konu üzerinde olup başka yazarlardan çıkan kitaplar bambaşka bakış açıları kazandırıyor. İletişim yayınlarının daha önce çıkan "Güçoburlar" gibi bu kitapta da çok iyi öyküler, idare eder hikayeler vardı, bana göre en iyilere kısa bir bakış atayım.
- Hiçbiri (Bora Abdo) : Sürpriz sonlu, linç ve intikam temalı.
- Derinin Altı (Behçet Çelik) : Mahalle baskısı ve erkek hegamonyası hakkında güzel bir inceleme.
- Kendinin Uzağına (Veysi Erdoğan) : Beklenmedik şekilde ufak bir nefretin lince dönüşme hikayesi. Şuan günümüzde oluşan korku imparatorluğunda pek beklenmedik bir sonuç değil, her an çoğunluk kesimden birinin bir iftirası yüzünden rahatlıkla hayatınız mahvolabiliyor.
- Bodur T'nin Bi-Linç Enstitüsü (Mehmet Eroğlu) : Distopik bir dünyada diktatör bir başkanın açtığı sistemsel çukurlar hakkında bir öykü.
- Şey (Hakan Günday) : En kısa ve en çarpıcı öykü. Tokat atma deyimi yakışır bu öyküye.
- 42. Dakika - Yıldız Ramazanoğlu : En dokunaklı öyküydü, işlediği konu kadar okuması da güçtü (yazım dili değil, hissiyat bakımından).
"Vicdan sözcüğü birçok dilde bilmekten gelirmiş... Bu yüzden söz ona aitmiş gibi devam etti : "Halkın vicdanını doğaya benzetmek için ne yapmalıyız? Basit : Bilmeyi ortadan kaldırmalıyız, unutmalarını sağlamalıyız. Böyle de yaptım. Bilmenin sonucu olan bilinç sözcüğünü alıp, önce ilk hecesini ikinci heceden ayırdım : Bi-linç.. Sonra da yararsız heceyi yok ettim. Ortaya ne çıktı? Daha doğrusu ne kaldı? Linç."
Bodur T'nin Bi-Linç Enstitüsü - Mehmet Eroğlu
"Gördüğümüz gibi merkez yukarıya değil, aşağıya doğru halkalar şeklinde uzanıyor. İyi ve değerli olan yukarıda değil, aşağıda, çukurda yetişir. Tohumu düşünün. Ya da bir ağacı : Çukurunuz derin değilse ayakta duramazsınız."
Bodur T'nin Bi-Linç Enstitüsü - Mehmet Eroğlu
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Gözüne Gözlük - Aziz Nesin
15 öyküden oluşan bir Aziz Nesin kitabı. Ülke insanların eleştirisini bu sefer çok ince biçimde yapmış yazar. Hikayelerin tümü Türk milletinin, makama duyulan gereksiz güveni, sistemleri, mahalle baskısını, açlığını anlatıyor. Aziz Nesin sevmeyen (kitabını okumadan, ateist olduğu için uzak duran) kişiler var ise okumaya bu kitapla başlayabilirler. Hoş öyle bir ön yargı var ki zaten öyle kişiler okumasın, kendi zehirlerinde boğulsunlar ama ufak bir hevesi olanlar için söylüyorum bu sözleri.
Gerçekten büyük bir tespit insanı Aziz Nesin, herkesin yaşadığı olayları bire bin katarak (haksız da değil bu konuda) içine hiciv de ekleyerek yansıtmakta büyük bir usta.
En beğendiğim öyküler :
Gözüne Gözlük : Sağlık sistemi eleştirisi.
Genel Müdürü Temsilen : Bir günlük makam sahibi olmanın, düz bir memura yaptıkları.
Yanlış Kapı : Cinsiyetçi bir dil olsa da Türk kırsal kesiminin cinsel açlığına bir eleştiri getirilmiş.
Bendeniz Mahvoldum : Ülkedeki makam sevdası yine devam ediyor. Bütün yapılan güzel işlere değil, makama duyulan saygı ile ilgili bir taşlama.
Gerçekten büyük bir tespit insanı Aziz Nesin, herkesin yaşadığı olayları bire bin katarak (haksız da değil bu konuda) içine hiciv de ekleyerek yansıtmakta büyük bir usta.
En beğendiğim öyküler :
Gözüne Gözlük : Sağlık sistemi eleştirisi.
Genel Müdürü Temsilen : Bir günlük makam sahibi olmanın, düz bir memura yaptıkları.
Yanlış Kapı : Cinsiyetçi bir dil olsa da Türk kırsal kesiminin cinsel açlığına bir eleştiri getirilmiş.
Bendeniz Mahvoldum : Ülkedeki makam sevdası yine devam ediyor. Bütün yapılan güzel işlere değil, makama duyulan saygı ile ilgili bir taşlama.
"Hayatta gizli gizli iki şey istemişimdir. Biri, saçlarımın dökülüp alnımın açılmasını, biri de gözlük takmayı. Bu ikisi, insanı aydın kişi gösterir. Kasap çırağını al, saçı dökülüp, alnı açılsın bir de gözlük taksın. Üniversiteye doçent yap gitsin."
"Hoca cuma namazından sana va'zederken, anlıyorsun da mı ağlıyorsun? İşte bu da onun gibi... İlkin kendimi tutayım dedim. Ne mümkün.. <Muhterem vatandaşlar, eskiden ondu, bizim zamanımızda on bin...> demiyor mu, herkes birbirine bakıp ağlıyor. Onca kişi ağlarken sen ağlamazsan ayıp..."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Baba Oğul ve Kutsal Roman - Murat Gülsoy
Murat Gülsoy'un belki de tüm kitaplarının "sinema diliyle" sinopsisini oluşturan kitap bu. Her kitaptan bir cümle görüyorsunuz. Sadece kelimeler değil yazarlar da yer alıyor, Oğuz Atay, Kafka, Borges ve Tanpınar. Özellikle Tanpınar hikayesinden yola çıkılarak yazılmış hissini hiç yadsımamış, selamını eksik etmemiş Murat Gülsoy. Kitap Gülsoy'un ezik gözüken fakat rasyonel karakterlerinden birini barındırıyor. Karakterin ismi var mıydı diye düşündüm, hatırlamıyorum, muhtemelen geçmedi ya da ismi önemli değildi. Kadınlar arasında kalmış, hayatın arasında kalmış bir zaman sıkışması ürünü karakterimiz var. Rüya ve gerçeklik içiçe işlenen, farklı kurgularda yer alan bir kitap. Katmanlı olarak nitelendirilen yani. Birkaç eleştirim olacak kitap hakkında. İlki katmanların bazısının ucu açık kaldı (sorguda olan kısım bir anda son buldu), bir durum hikayesi değil bu ucu açık kalmamalı. İkincisi kitap hakkında övgü dolu şeyler yazmak beklentileri yükselttiğinden, kitabın değerini düşürüyor. Varoluşsal bir kitap, yeniliklerin sınırını zorluyor gibi cümleler çok bayağı kalıyor. Altı üstü metaforik öğeler barındıran bir kitap.
Üçüncü eleştirim, silah patlaması ile ilgili oldukça güzel bir beklentiye sokmuşken kitap bununla alakalı bir son göremedim. Bu benim beklentimle alakalı değil kitabın içinde bir silah var ise mutlaka patlar diyordu. Silah mı bulunmadı hikayede? Patlama anı hangisiydi? bilemiyorum. Açık kalmış sanki...
Cinselliğin kullanıldığı kitapların ilgi çekmek için yazıldığını düşünürdüm ama burada karakter evrimini göstermek için kullanıldığından beni rahatsız etmedi.
Cümleler güzeldi, okurken keyif vericiydi.
Başka bir yorum yapılabilir mi bilemiyorum ama Gülsoy'a başlangıç kitabı bu olmamalı.
Üçüncü eleştirim, silah patlaması ile ilgili oldukça güzel bir beklentiye sokmuşken kitap bununla alakalı bir son göremedim. Bu benim beklentimle alakalı değil kitabın içinde bir silah var ise mutlaka patlar diyordu. Silah mı bulunmadı hikayede? Patlama anı hangisiydi? bilemiyorum. Açık kalmış sanki...
Cinselliğin kullanıldığı kitapların ilgi çekmek için yazıldığını düşünürdüm ama burada karakter evrimini göstermek için kullanıldığından beni rahatsız etmedi.
Cümleler güzeldi, okurken keyif vericiydi.
Başka bir yorum yapılabilir mi bilemiyorum ama Gülsoy'a başlangıç kitabı bu olmamalı.
"Yüksek tavanlar insanı doğrudan çocukluğuna götürüyor olmalıydı. İnsanın yerden bitme olduğu dönemlerdeki algısını çağrıştıran bir tarafı vardı bunun."
"İnsanın karakteri böyle zamanlarda belli olmaz mıydı? Zor bir durumda, bir gerilim anında..."
"İyi edebiyat insanda deja vu duygusu uyandırıyor galiba."
"Bir yandan yaşıyorsunuz, bir yandan da bunları bir süre sonra yazacağınızı düşünerek ayrıntıları aklınızda tutmaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla yaşanan zaman insanın bilincinde yarılıyor. Bu tabii, yaşanan anın esasını zedeliyor, özünde her ne varsa ona zarar veriyor."
"Gün yavaştan ağarıyor. Aynada yüzümü göremiyorum. Günün en gerçekdışı saatleri bunlar. Her şey olduğundan farklı biçimlere girebiliyor. Sabah bir şaşkınlık değilse nedir? Kısa sürüyor bu aydınlanma anları tabii. Bilirsin işte, insan hemen alışıyor dünyaya."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Hepyek - Seray Şahiner
Seray Şahiner'in bütün kitaplarını okudum. Kadınlar ile ilgili çuvaldızı karşıya batırırken iğneyi de sivriltip hemcinslerine batırabiliyor. Deyimi yanlış yazmadım, biraz değiştirdim :) Hepyek kitabında kelime oyunlarını geçmiş artık, cümle oyunlarıyla baş döndürücü bir hikaye kitabı yaratmış. Zekice öykü içi göndermeler var. Kitap resmen ete kemiğe bürünüp samimi bir meddahlık yapıyor. Karabiberin kokusu burnunuza geliyor, ölmekte olan floresanın sesi kulaklarınızda, şar şar akan sular çö, çö giden bir köy hayatı. Kesitler film şeridi, sesler hayatın içinden, yazılar usta eli. Seray Şahiner şu ana kadar okuduğum en iyi yazarlardan. Hiç yazar görmemişsin abartma diyenler varsa yazarı takip etmelerini dilerim. Belki yeni bir yazar daha keşfederler.
Hikayelere kısaca göz gezdiriyorum.
2- Ufuk Çizgisi : Köy yaşamının dev çukurunu ve yeni gelenleri nasıl içine çektiğini anlatıyor. Hani marjinal bizdik? tadında bir hikaye.
3- Sarı Işık : Türkan'ın hiçbir şeye benzemeyen hayatı bir sarı ışık ve acılı (mı tartışılır) bir süreç sonrasında değişecektir.
4- Karaca : Yaşlılık hikayesi. Empati kokuyor buram buram. Yaşlılara bakış açınız değişebilir.
5- Personel Yemeği : Uzak ara en iyi öykü. Bir lokantada çalışan personellerin, kapitalizm eleştirisi. Emirhan gerçekten de terfi alabilir mi?
6- Sebare : Bir meyhanede geçen gecenin özeti. Erkeklerin dünyasına giriş mahiyetinde, kısmen argo, kısmen cahil içeren bir hikaye.
7- Çok Afedersin : Fakirlik içersinde yüzen bir hikaye daha, eski darbukacının kızını dans etmesi için istemeyerek de olsa programa göndermesini ele alıyor.
8- Bulyon : Sosyal medya ve internetin gençlerin üzerinde etkisi ve yalnızlığı tetiklemesi konusunda eleştiriler içeriyor.
9- İhtiyati Tedbirler : Düşüncelerin hayatı ele geçirdiğini abartılı biçimde yansıtılması. Sonu güzel olsa da ortalama öykülerden biriydi.
10- Ağlamadan Anlatmam Lazım : Kapıda kalma hikayesinin bu kadar derinleşebileceğini düşünmemiştim. Güzeldi.
11- Arkaik : Diğer hikayelerin bütünlüğünü bozmuş bence, kitabın geneliyle alakasız bir distopya konusu, beğenmediğim tek hikaye.
12- Hepyek : Yazarın hayatında emeği geçenlere selamı gibi hissedilen bir hikaye. Korkulmaması gerekenlere kanınız ısınacak.
"Musa Tez'i nasıl bilirdiniz? bilmezdiniz. Ölüm varlığı kanıtlamakta, yaşamdan daha kuvvetliydi bu alemde."
"Para, Emirhanların evinde her zaman baba çorabında taşınan bir emanet olmuş, hiç bir vakit anne sütyeninde saklanan bir yatırıma dönüşmemişti."
"Çat, turp gibi adam öldü mü, dedik tamam, hemşire karısıysa biz de akrabasıyız. Mirasın yarısını kadın alır, yarısını biz. Talih kuşuna niye az sıçtın diyebilir misin? Bir de ne öğrenelim, ölmeden bir hafta önce, bizim amca bu kadının çocuğunu nüfusuna aldırmamış mı? Mirasın yarısı kadının yarısı çocuğun... Senin anlayacağın, ha sana ha bana sikim kaldı Hasan'a."
"Aşık olunca zaaflarını kendi başlarına kayyum diye atamaktan korkmazlardı"
"Para, Emirhanların evinde her zaman baba çorabında taşınan bir emanet olmuş, hiç bir vakit anne sütyeninde saklanan bir yatırıma dönüşmemişti."
"Çat, turp gibi adam öldü mü, dedik tamam, hemşire karısıysa biz de akrabasıyız. Mirasın yarısını kadın alır, yarısını biz. Talih kuşuna niye az sıçtın diyebilir misin? Bir de ne öğrenelim, ölmeden bir hafta önce, bizim amca bu kadının çocuğunu nüfusuna aldırmamış mı? Mirasın yarısı kadının yarısı çocuğun... Senin anlayacağın, ha sana ha bana sikim kaldı Hasan'a."
"Aşık olunca zaaflarını kendi başlarına kayyum diye atamaktan korkmazlardı"
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Tarihi Kırıntılar - Barış Bıçakçı
Barış Bıçakçı, Seyrek Yağmur'dan sonra yeni kitabı daha 5 sene gelmez derken Tarihi Kırıntılar ile 2019'a giriş yaptı. Kitap ismi ve kapağı "beni okuma" derken, Barış Bıçakçı ismi tüm bu kötü seçilmiş detayları kapatıyor. Hatta kitabı okuduktan sonra ismine de hak veriyorum. Diyor ki "şair, mutfak masasındaki kırıntıları avucunda toplarken sabahı, öğleni, akşamı, masada oturanların geçmişini toplar. Pencerenin önüne serper sonra onları. Yakın tarihimizi en iyi serçeler biliyor."
Kitap 4 ayrı zamanı tek potada eritiyor. İlki başkarakter Can'ın ablası Meral'in kayboluşunun ardından yaşadığı süreç, ikincisi şair yolculuğunda edindiği birikimler, üçüncüsü diğer şairler ile yapılan söyleşiler ve sonuncusu da söyleşiler sonunda yer alan mini şiirler. Bu 4 kısım birbirlerini nevresim örtüsü gibi rahatsız etmeden örtüyor. Tüm karakter kaybolmuş vaziyette bana göre, kitapta yolda karşılaşır gibi karşılaşıyoruz ve selamlaşıp ayrılıyoruz. Biz de kayboluyoruz onlar gibi. Nereye gittiğimizi, ne yaptığımızı bilmeden. Diğer kitaplarına nazaran daha az heyecan verse de altı çizilecek onlarca satır hatırına yine son dönem Türk edebiyatında en önemli yazarlardan biri olarak yer ediyor."
"Şair, belden aşağısı geçmiş belden yukarısı insan olan bir yaratıktır. demişti annesi, gözlerini kocasına dikip. Ardından bütünüyle dullara özgü bir edayla iç geçirerek mırıldanmıştı : "Yarı insan yarı geçmiş"."
"Yatılı okulda bana Astımlı Vivaldi ismini taktılar. Astım değildim, Vivaldi kim bilmiyordum ama bu isim tam bana göreydi. Büyüdüğümü düşünmüştüm, takma bir ismim olduğuna göre artık büyüdüm, diye düşünmüştüm."
"Köydekiler de yokluğumda yaşananlardan söz ediyor, kışın derenin bazı kısımlarının donduğunu, köye kurtların indiğini anlatıyorlardı. Doğanların ve ölenlerin isimlerini sıralıyorlardı. Her an kendi ismimi duyacakmış gibi dikkatle dinliyordum bu listeyi. Birine benzemeye çalışmanın, birinin peşinden gitmenin kaçınılmaz sonucudur : Doğuyor musun ölüyor musun, bilemezsin."
"Şairlerin otomobil kullanmadıkları, çocuk sahibi olmak istemedikleri, doğru düzgün mangal yakamadıkları, bahşiş verirken utandıkları ve kolay aşık oldukları düşünülür. Ama bunlar şiirin umrunda bile değildir. Şiir şairi kim olduğuna, hayatta neyi başarıp neyi başaramadığına bakmaksızın çağırır. Şiir, şairi çağırır."
"Artık bir bilgeden en samimi beklentim şu benim: Üstünü başını parçalayarak delirmesi ve ufka doğru hızlı, sonsuz bir koşu koparması. Böyle bir dünyada yaşıyoruz çünkü."
"Bir acıya yapılacak en büyük haksızlık onu başka acılarla kıyaslamak. Baskıcı düzenlerin yaptığı kötülüklerden biri de bu: Acıları büyüklük sırasına sokmaya zorluyorlar. İnsanın kendi acısından utanmayacağı bir dünya kurmak gerek."
"İnsanın kendi hayatını doğru düzgün düşünebilmesi için kronolojiyi avucunda tavla zarı gibi sallayıp atması gerekiyor."
"İyi bir izleyici, iyi bir okur da aynı şeyi yapar. Tehlikelerle dolu bu dünyada, bir yapıtta kaybolup diğerinde ortaya çıkarak, bata çıka hayatta kalır."
"Okuma yazma bilmeyen birine okuma yazma öğrettiğini, sonra da onun okuyacağı ilk romanı yazdığını düşün. Müthiş bir roman olmaz mıydı?"
"Şair, mutfak masasındaki kırıntıları avucunda toplarken sabahı, öğleni, akşamı, masada oturanların geçmişini toplar. Pencerenin önüne serper sonra onları. Yakın tarihimizi en iyi serçeler biliyor."
"Sen ya da ben, birimiz gökyüzünün kapağını kaldırsak, diğerimiz yağmur ya da güneş döker aşağıya çünkü çok güzel seviyoruz birbirimizi."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Diriliş - Stephen King
Stephen King'in son dönemlerde yazdığı romanlarında konu çeşitliliğini, üslubu ile kapatıyor resmen. Bu kitap tamamen bir country havası hissedilen, kasabanın kokusunun burnunuza dolduğu tüm renkleri ile birlikte (pastel ve sarı tonlar) adeta betimlenen bir hikaye ile başlıyor. İlgi çekici, merak uyandırıcı biçimde işlenmeye başlayan roman, yarısından sonra düşüşe geçiyor ve sonu başından belli olan bir döngüye kendisini zar zor atabiliyor.
"Dünyadaki dertlerin yarısı, insanların "benim" demesinden kaynaklanıyor Jamie."
"Ailenizin geçim kaynağı havanın sıcaklığı ile doğrudan ilintiliyse gözünüz, Şükran Günü'nden Paskalya'ya kadar termometrede olur ve kırmızı göstergenin aşağıda kalması için dua edersiniz."
"Son hedefe yaklaşıldığında, destek ihtiyacı azalmaya meyleder."
"Amerikalı erkeklerin yaşamının üç evresi vardı: gençlik, orta yaş ve harika görünüyorsun."
"Din, bir sigorta dolandırıcılığının teolojik karşılığı. Yıllarca en üst orandan paranızı yatırırsınız, gün gelir ihtiyaç duyar aksatmadan yatırdığınız, paraları geri almak istersiniz ama paralarınızı yatırdığınız şirketin aslında var olmadığını keşfedersiniz."
"O günden sonra öğrendiğim, iki cins arasındaki temel farklardan biri de şu : Erkek varsayımlarda bulunur ama kadınlar bunu nadiren yapar."
"Kırsal bölgelerde nedense İsa ve Noel Baba'yı hep karıştırıyorlardı."
"Ailenizin geçim kaynağı havanın sıcaklığı ile doğrudan ilintiliyse gözünüz, Şükran Günü'nden Paskalya'ya kadar termometrede olur ve kırmızı göstergenin aşağıda kalması için dua edersiniz."
"Son hedefe yaklaşıldığında, destek ihtiyacı azalmaya meyleder."
"Amerikalı erkeklerin yaşamının üç evresi vardı: gençlik, orta yaş ve harika görünüyorsun."
"Din, bir sigorta dolandırıcılığının teolojik karşılığı. Yıllarca en üst orandan paranızı yatırırsınız, gün gelir ihtiyaç duyar aksatmadan yatırdığınız, paraları geri almak istersiniz ama paralarınızı yatırdığınız şirketin aslında var olmadığını keşfedersiniz."
"O günden sonra öğrendiğim, iki cins arasındaki temel farklardan biri de şu : Erkek varsayımlarda bulunur ama kadınlar bunu nadiren yapar."
"Kırsal bölgelerde nedense İsa ve Noel Baba'yı hep karıştırıyorlardı."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
DERGİ GÜNLÜĞÜ
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
Tezgah #02.Sayı
"Biliyor musun insan yaşama doğrduğunda değil, korkmamayı öğrendiğinde başlıyormuş."
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
BONUS
One Piece #3.Cilt
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
DERGİ DAĞILIMI
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
YAYINEVİ DAĞILIMI
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤