5 Şubat 2019 Salı

2019 Şubat Ayı Okuduklarım

______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________

2019 ŞUBAT AYI ÖZETİ
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________


      

       



______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________



Son Ada - Zülfü Livaneli

Son Ada, Livaneli'nin bağımsızlık simgesi "martı"larıyla kaplı cenneti andıran masalsı yapısıyla herkesin yaşamaya can attığı ütopik bir adadır. Bir gün eski bir devlet başkanı adaya taşınır. Diktatör olarak bilinen bu başkan yüzünden, ütopya, distopyaya doğru dönecektir. 
Konu bu şekilde. İlgi çekici olduğu aşikar. Anlatıma diyecek bir şey yok, Livaneli kalemi çok güçlü bir yazar. Sıkılmadan, merakla okuyorsunuz. Kurguda da tüm karakterlere adil bir dağılım gerçekleşmiş. Teknik anlamda güzel bir roman olduğunu düşünüyorum. Fakat anlamadığım tek nokta, yazarın neden göze parmak sokar gibi iyilik-kötülük kavramlarını aktardığını anlamadım. Kötü karakter ilk dakikadan kötülüğe başlıyor. Keskin çizgiler var. Dönüşler, psikolojik çözümlemeler acil yapılmış gibi. Düzelteyim, acil yapılmış değil, psikolojik çözümlemeleri anlayamayacak okurlar için basitleştirilmiş gibi. Bakın bu kötü, bunlar iyi. Şimdi kötü daha da kötü olacak. Istırap çektirecek. Bunu anlatacağı aşikar. Kötü olduğunu, kötü demeden anlayamıyor muyuz peki? Ya kişiliklerin dönüşlerindeki keskinlik yoksa biz anlayamaz mıyız farklı görüşlere yöneldiklerini fakat bunu istemediklerini... 
Okuyucunun zekasıyla dalga geçmek değil, okuyucunun istediğini vermektir bu. Yoksa Livaneli de bilir Vonnegut gibi mesajı verirken, karakterlere yüklenmeden kıyıdan köşeden psikolojik çözümlemeyi yapmayı.




"Ah bu unutulmuşluk, terk edilmişlik... Ah yalnızlık! Meğer ne değerli kavramlarmış bunlar. O dingin hayatlarımız için ne kadar gerekliymiş."

"Hayattan öğrendiğim bir şey var. Her yerde kötülük çok kuvvetli ve zor yeniliyor. İyilik daha zayıf kalıyor."

"Halk dediğin değişken bir şeydir, dedi. Bugün böyle davranır, yarın tam tersini yapar. Teşvik ve tehdide bağlı."

"Bir kere Platon'da bilgeler üstüne bir cümle okumuştum. Galiba bir bilgenin, halkı yağmur gelecek diye uyardığını ama kendini dinlemedikleri zaman o ahmaklarla birlikte ıslanmak zorunda olmadığını, evine girip rahatça oturabileceğini yazıyordu."

"Zaten bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."

"Serçe yavrusu, "bak anne" demiş, "ne kadar merhametli bir adam, gözleri yaş içinde." Anne yavrusunu ses çıkarmaması için uyarmış, "sen onun gözündeki yaşa değil, elindeki kana bak!"

"Mesela yargının acınacak hale geldiği bir rejimde, iktidarı kim denetleyebilir ki."

"Doğrusu roman yazarken daha umutsuzdum ama, Gezi direnişi birçok kişi gibi benim de içime su serpti. Bu örgütsüz, spontane hareket, insanın tükenmeyeceğinin kanıtı gibi geldi bana. O tarihi günleri genç arkadaşlarla birlikte yaşama şansı bulduğum için mutluyum."


★★★ 7/10
 (Konusu ilgi çekici roman) 
DoğanKitap Yayınları, 16,00 tl, 196sf, 2013




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




Güçoburlar - Kolektif

Kutlukhan Kutlu ve Aslı Tohumcu Önderliğinde, kalbur üstü yazarlardan kısa "Diktatörlük" öyküleri yer almakta. Kitaba ismini veren öykü Mehmet Berk Yaltırık'a ait. Yekta Kopan, Hakan Bıçakcı, Cem Akaş, Hakan Günday gibi isimleri görür görmez başladım okumaya. Kısa kısa öykülere göz atıp yorumlarımı yapacağım fakat Sevin Okyay bu kitapta ne alaka hiç anlam veremedim. Amatör yazar gibi bir iş çıkarmış bu kadar deneyimli olmasına rağmen. Emek verilmiştir vs. konularına girmiyorum, böyle bir seçkide bulunmaması gerekiyordu. Sevin Okyay'ı yıllar önce 120 Filmde Seyrialem kitabında tanıdım, kitap eleştirilerinde sürprizbozanlar veriyordu, nesnel eleştiriden uzak filmleri anlatan bir kitaptı, hatta öyle ki siz filmi izlediyseniz bile başka bir filmden bile spoiler verebiliyordu. Yani her türlü falso bir kitaptı. Entelektüelliği ve çevirmenliğine diyecek lafım yok fakat film ve müzik eleştirmenliğine denk gelirsem direkt pas geçiyorum. Neyse öykülere dönelim.
1- Katil, Uşak! - Yekta Kopan : Yekta Kopan tarzı hissediliyor, bir organizmanın en üst kademesi ile en alt kademesi arasındaki korku-suzluk dengesi anlatılmış.
2- Faruk Bey ile Faruk Efendi - Hakan Bıçakcı : Günümüz diktatöryasını özetleyen kısım bence. İktidar kimse, oraya dönen omurgasızları pek güzel ifşa etmiş Bıçakcı.
3- Hayatımın Rolü - Doğu Yücel : En beğendiğim hikayelerden biri buydu. Yasaklanacak olan tiyatrosunu kurtarmak için harekete geçen bir tiyatrocuyu anlatıyor hikaye.
4- Sen Öyle Takıl : Bir sayfa bile dayanamadım. Böyle bir hikayenin yeri yok bence bu kitapta.
4- Lağımların Aleksandrası - Mine Söğüt : Yazar güçlü anlatıma ve yeraltı tarzına sahip fakat beni çekmedi. 
5- Güçobur - Mehmet Berk Yaltırık : Anlatım ve betimler çok güzeldi, konu olmadığı için beni sarmadı.
6- Hoş Geldin - Nermin Yıldırım : Cennet-cehennem hikayesine ilginç bir bakış açısı. Belki de yazar, ülkemizde olan bir durum için şuan içinden geçeni fantastik bir biçimde anlatmaya çalışmış.
7- Kaldırım Mahkumu - Hakan Günday : Günday'ın kredisi fazla olduğu için beğenmemezlik yapamam. Daha iyi hikayeler vardı.
8 - Kum Saati : Samet Kalkan : Aslında bir roman olabilecek tarzda bir konu seçilmiş, öyküde de gayet açıklayıcı olmuş, kısıtlı alanda büyük iş çıkarmış yazar. Distopik bir evrende dijital bileklikler ile dolaşan insanları ele alıyor.
9 - Baba Yüreği - Tuna Kiremitçi : Beğenmedim. 10 dakikada yazmış vermiş gibi bir his oluşturdu.
10 - Çukurun, Başkan'ın ve Heykel'in Hikayesi - Tayfun Pirselimoğlu : Kendi ismi uzun, hikaye ismi uzun, paragrafları uzun. :) Hikaye çok ilgi çekiciydi, gittikçe büyüyen bir çukurun etrafında gelişiyor.
11- Hafıza - Aslı Tohumcu : Taşrada sözüne itimat edilen dolandırıcı bir kadının hikayesi. Anadolu'da sıkça geçen cehaletin yazıya dökülmüş hali.
12- Jose'nin Portakalları : En kısa hikaye. Yataktan çıkamayan Jose hakkında arkadaşının yazdığı öykü.
13- Darbe - Sabri Gürses : Bir diktatörün çevirmenliğini yapan adamın, gitgide diktatöre dönüşmesi hikayesi.
14- Diktatörler - Cem Akaş : Bir çok diktatör hikayesi, her bakış açısıyla anlatılmış çeşitli mini hikayeler.


"Hüzünlü bir şarkı çalarken aklına gelen bir kadın tanımamışsan hayatında, boşuna yaşamışsın demektir."

"İnsanoğlunun rahatlığı uzun sürmüyordu; ya rahat durmuyor ya rahat bırakılmıyordu."

"Bir diktatör tarafından yönetilen bir ülkede yaşamak zordu, ama asıl korkuncu, bir diktatör tarafından kaderine terk edilen bir ülkede yaşamak zorunda kalmaktı."


★★ 6/10
 (Bir kaç öykü güzeldi) 
DoğanKitap Yayınları, 10,00 tl, 176sf, 2015



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



Kumrunun Gördüğü - Ahmet Büke

"Kumrunun Gördüğü" hedefine insanı alan bir öykü kitabı. Farklı karakterlerin farklı mücadeleleri ele alınsa da bir kuş misali üzerinden geçiyoruz sırayla. Bir öykü bittiğinde diğerine tamamen uyum sağlamak için biraz çaba göstermek gerekiyor. Ancak bu durum okunabilirliği zorlaştırmıyor. Cümlelerin akışını hissedip, edebiyat içeren bir kitap okuduğunuzu anlayacaksınız mutlaka. 
Hikayelerde geçen durumlarda sürekli bir rüya-gerçek misali rahatsızlıklar silsilesi var. Sinematik bir şekilde okunursa keyfiniz katlanabilir, kısa kısa görüntülerden oluşan gerilimli bir dizi bölümleri gibi bağlanıyor birbirine. 
Farklı gözüken öyküler bir süre sonra aynı amaca hizmet ettiğini görüyorsunuz ve yapboz parçaları gibi kendiliğinden resmi ortaya çıkarıyor. Ezilen ve işkenceye uğrayan kişilerin psikolojileri ile alakalı güzel tespitler edinebiliyorsunuz.
Okuması bir nebze zor olsa da farklı bir eser tatmak isterseniz göz atın derim. Benim ilk okuduğum Ahmet Büke kitabıydı, sanırım yanlış kitaptan başladım. Fakat dilini sevdim, diğer kitaplarını da merak etmekteyim. 


"İnsan dediğin ürperir.Üşür sonra. Üşüdükçe de rüya mı görür? Çölde soğuk rüzgarlar eser üzerine. Güneşe doğru açtıkça, yüzünü sırtında soğuk, karlı bir dağ büyür. Dönmek ister, olmaz da olmaz. Ayakları kök, ardı yalçın kaya olur annemin. Çığ düşer sırtıma."

"Dünyanın en uzun adamı kalmış burada seneler önce. Patron anlattı. Fuar için getirmişler onu Sudan'dan. Ayakları odaya sığmayınca duvarı delmiş bir gece. Sabaha da ölmüş. Şimdi on beş cüce üst üste kalıyor. Dünyanın işi işte dedi patron. Güldü de altın dişlerini saydım, beş-altı kadar var."

"Geceyi seven adamlar hemen vazgeçmezler."

"Acıdan leke çıkmaz."


★★★ 7/10
 (Aynanın kırılan camları gibi farklı hikayelerde aynı silüet) 
Can Yayınları, 14,70 tl, 184sf, 2010




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




Evrak Kürek - Selçuk Aydemir
Mahalleden Arkadaşlar, Liseden Arkadaşlar'dan sonra Sektörden Arkadaşlar'ı beklerken Selçuk Aydemir adeta bir Iphone S serisi gibi araya tabiri caizse bir 2,5 niteliğinde bu kitabı sıkıştırdı. Sektörden Arkadaşlar kitabına hazırlık olsun diye yazılmış ancak lalettayin geçiştirilmemiş bit kitap Evrak Kürek. Sinema sektörüne girmek isteyenlere iyi bir yol gösterici olabilir. Ayrıca bence kitap Kişisel Gelişim türünde değerlendirilebilir. Bir işte başarıya ulaşmak için yılmadan tekrar tekrar denemek, işinize güveniyorsanız her şekilde arkasında durup gerekirse boyunuza kadar borca girmeniz gerektiğini komik bir dille anlatmış. Kitap 1 günde bitti. Daha da uzun sürmez zaten. Her çıkacak kitap alınıp çerezlik niyetine okunacak Selçuk Aydemir'in. Eğer ilk defa okuyacaksanız Mahalleden Arkadaşlar kitabı ile başlayın.


"Benzeri bir duyguyu lisede matematik yazılısı çıkışı cevabını 2 bulduğum ve doğru çözdüğümü iddia ettiğim sorunun gerçek cevabının 171 olduğunu öğrendiğimde yaşayacaktım. Tamam insan yanılır da bu kadar yanılmaz ki. 171'in çarpanlarında bile yok 2. Hoca ne sormuş, kimbilir ben ne çözmüşüm?"

"Konu para olduğunda babamın felsefe sözlüğünün yanında Voltaire'in felsefe sözlüğü lisede kullandığımız sarı renkli İngilizce-Türkçe cep sözlüğü kadar kalıyordu."

"Hayatımda gördüğüm en garip ve masraflı hobi babamın inşaat aşkıydı. 2+1 olarak aldığımız ev 1+1, 3+1, 4+2, 2x2 olmak üzere her türlü kombinasyonu tatmıştı. Annemle zemin kattaki apartman dairesine asansör yaptırmayı konuştuklarını hatırlıyorum. Annem yatay giden asansörün saçma olduğuna ikna etmese modern mimariye şekil verecekti babam."

"Ercan annesine gidip birinci sınıf bitirme ödevi için film çekmesi gerektiğini söylemiş. Birinci sınıfta bitirme ödevi mi olu? Bir aile bunu nasıl yer? Ben babamdan ders kitapları için para istiyordum adam sayfa sayısını sorup o kadarlık fotokopi parası veriyordu. Millette ne aileler vardı be!"

"Bünyamin'in tezine göre köpek zaten bize havlamamış, çok uzaktaymış. Bizimkiler koşarak uzaktaki köpeğe yetişmişler, köpek bakmış ki üç herif kendine doğru koşuyor, havlamayı bırakıp kaçmaya başlamış. Mahalleye sükunet getirmişler. Film çekmeye diye yola çıkıp, gece köpek kovalayarak bitirdik."

"Leonardo Da Vinci'ye Fransa Kralı I.Francis sponsor olmuştu, bana Gökmen Abi'yi verdiler. Ne ben Leo'ydum ne o Francis. Zaten Francis de diyemez Gökmen abi. Öyle başa böyle tarak."

"Babamın hayallerinden biri de dedemin evini kapatıp temelli bize taşınmasını sağlamaktı. Babam dedemi bizim takımın bayrağı altında bizim formayı terletirken görmek istiyordu çünkü dedemin papatya gibi beyaz ve ince bir emekli maaşı vardı."

"Selçuk hocam her yönetmen gibi seni de evden alıp eve bırakıyoruz.
Evden almak ne demekti? Benim için mafyatik bir terim o. Evin 200 metre yakınına otobüs koyuldu diye ailecek şükür namazı kılmış insanlarız biz. Siz de biraz beni anlayın, görmemişim arkadaş! Küçükçekmece'de suç işlesen poli gelip evden almazı seni. Telefon açar "Karakola gel" derdi."


 8/10
 (İyi bir geçiş kitabı) 
Küsurat Yayınları, 18.20 tl, 224 sf, 2019






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





Raydan Çıkan Trenler - Hernan Ronsino

Zaman atlamalı çok katmanlı bu kısacık roman 4 kişinin gözünden 4 farklı bölümde tek bir nesneye bağlanarak anlatılıyor. Bunu layığı ile herkesin anlayacağı şekilde yapabilmek zor tabii ki. Zira yapamamış yazar. Her şey havada kalıyor. Durum hikayesi de değil, kitabın sonunda bir yere bağlandığını cümlelerden anlıyorsunuz ama konuyu anlamıyorsunuz. Şahsen ben ne alaka şimdi diyerek bitirdim. Yazım tarz olarak hoş, okutuyor kendisini. Ancak her hikaye birbirleri ile bağlanacağı sırada bir sorun ile karşılaşıyorsunuz. Bu raydan çıkan tren, gerçekten raydan çıktı mı, trenle bu olayların bağlantısı nedir çözemedim. Metafor varsa da anlamadım.
Yazarın yapmak istediği kurguyu beğensem de gerçekleşmemiş gibi bir hava oluşturdu bende. 



"İnsanın aksiliğinin ardında yatan bir şey vardır her zaman, dile getirilmemiş bir rahatsızlık vardır."


★★ 6/10
 (Konusu ilgi çekici roman) 
Çınar Yayınları, 6,60 tl, 80 sf, 2018



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli

İlginçtir ama Zülfü Livaneli okumaya 30'lu yaşlarımda yeni başladım, her zaman popüler kitaplardan uzak durmuş biri olarak ön yargıyla yaklaşıyordum. Ön yargılarımın bir kaçı doğru olmakla beraber büyük bir çoğunluğunun ise boşa kaçtığını benimse koşuyoluna iyi bir pas attığımı öğrendim :) Öncelikle konu, karakter, kurgu ve yazım tekniği olarak her şey yerli yerinde, yormadan ilerliyor. okuduğum belki de en akıcı kitaplardan biri. Fakat benim fazlasıyla dikkatimi çeken durum var. Şaşırtan tüm olaylar, icatlar, hikayeler, hepsi başka kitaplardan başka yazarlardan esinlenme. Livaneli sanki 20 tane kitabın özetini bir kitapta birleştirmiş gibi. Beğenmediğim için demiyorum, zaten yazılmadık bir konu yok artık dünyada, tüm yazılanlar hep öncekilerin modernize edilmiş hali. Ayrıca bunu da çok iyi biçimde yerleştirmiş, kitabın sonuna doğru uçuşa geçti resmen.
Kitap okumayı sevmeyenlere önerilebilecek bir kitap olarak görüyorum. Zülfü Livaneli'ye de başlamak için çok iyi bir kitap.
Sonunda yer alan twist ending kısımları var. Birkaçını tahmin ettim zaten hikayenin gidişinden rahat anlaşılıyor fakat çok şaşırdığım bir twist vardı. Beklemiyordum. Herkesi memnun edecek şekilde bir sürü şaşırtıcı son sıkıştırmış.
Okunulası bir kitap.





"Can denen şey, her türlü yaralanmaya, berelenmeye açık haldeki insan bedeninden bir saniyede çıkıp gidiveriyor ve isnanlar bunun sonucunda aklını kaçıracak kadar sarsılıyorlar. Tanrım, daha bir iki saat önce nasıl da canlıydı, nasıl da kahkahalar atıyordu, şimdi nasıl yok olabilir diye tekrarlayıp duruyorlar. İnsanın algılama gücünü zorlayan bir durum bu. Hayatımıza, varoluşumza yüklediğimiz hiçbir kavramla bağdaşmıyor. Sahiden her şey saçma mı, hayatın hiçbir anlamı yok mu? Bence öyle! Yok, hiçbir şey yok. İnsanın biyolojik fonksiyonlarına aşırı bir anlam yükleme çabası içindeyiz. Çünkü hiçlik zor geliyor."

"Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez."

"Hayvanların tarihselliği yoktu; dün ve bugün arasında bir fark hissetmezlerdi. Bu tarihsel bilinç insana özgüydü ve hayvanları kıskanmamız için bir sebepti. İnsanın geçmişini araşıtrması acı veren bir deneyimdi. Mutlu olabilmenin tek şartı unutmayı başarabilmekti."

"zegin aptallar paranın çok önemli olduğunu sanıyorlar, bu yüzden de servetlerinin kendilerine ruhsal bir ayrıcalık, özel bir mutluluk getirmesini bekliyorlar. Bu mümkün olmayınca, içleri de boş olduğu için can sıkıntısı başlıyor. Konuşacak bir şeyleri olmadığı için tavla, kağıt oyunu falan oynayarak tahammül edebiliyorlar bu hayata ve de birbirlerine. Veya işkolik oluyorlar, sanki kıtlık koşullarından kurtulmaları gerekiyormuş gibi işlere dalıyorlar. Onların yerinde olsam intihar ederdim."


★★★ 9/10
 (Her anlamda şaşırtmayı başarıyor) 
DoğanKitap Yayınları, 27,45 tl, 330 sf, 2013





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤



➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤





➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤







➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤






➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


DERGİ DAĞILIMI




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤


YAYINEVİ DAĞILIMI




➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤




2019 OCAK - 2019 ARALIK
OKUNAN KİTAPLAR & DERGİLER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder