_________________________________
2019 KASIM AYI ÖZETİ
_________________________________
_________________________________
The Farewell
Kanser olduğun öğrendiği anneannesini ziyarette bulunmak isteyen Billi, büyük bir şokla karşılaşır. Ailesi hastalığını, anneannesinden saklamaktadır. Filmin bütününde bu çelişki temel alınıyor. Hasta olan birisine, son günlerinde üzmek mi, yoksa hakikati söyleyerek sorumluluktan kurtulmak mı? Konu itibari ile duygu sömürüsüne çok açık olsa bile, bunu köşesinden hafif dokunuşlarla geçiştirmeyi başaran film, akıcı yanıyla da keyifle izletiyor. Müzik seçimleri harika. Belki güçlü mesajını betimlemek adına, yan hikayeleri de verebilseydi (Billi'nin çelişkiye düşme sebeplerine odaklansaydı) daha da güzel olabilirdi.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Good Boys
15 yaş sınırı olan bir filmin tüm başrol oyuncularının 15 yaş altı olması geyiğini bir tek Seth Rogen gerçekleştirebilirdi :) Oyuncu çocuklar filmi izleyemiyor yani. Ergenliğe giren 3 kafadar arkadaşın, bir öpüşme partisi için yaptığı hazırlığı konu alan, tamamı ile cinsellik üzerinden ilerleyen, uyuşturucu, fantezi ürünleri gibi çocukların henüz idrak edemediği konularda çocukları kullanarak çekilmiş bir film. İtici gibi dursa da çocukların saf hallerini görünce çok eğlenceli bir iş çıkmış ortaya.
Gençlik komedisinde belki de Superbad havasını yakalayabilen ender filmlerden.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
İşe Yarar Bir Şey
Barış Bıçakcı'nın edebi dilini bir film yapsanız bu kadar güzel olabilirdi ancak. Tren yolculuğu, yemekli vagon, yol manzaraları, hayatı anlamlandırma çabası, İzmir Kordon, çello, şiir... İncelikli bir anlatım ile bir şairin var olabilme çabasını, işe yarar bir şey olabilme amacını anlatıyor filmimiz. Bizim Büyük Çaresizliğimiz'deki hissiyatı aldım. Üstelik Pelin Esmer gibi, kamerayı iyi bilen bir yönetmenle de birleşince, tadına doyum olmayan bir çok sekans kazandırmış.
Filmin tek eksisi, her yerde bulunamaması. 3 sene bekledik izleyebilmek için.
And Then We Danced
Queer filmler için kırmızı çizgisi rahatlıkla belli olan Gürcistan gibi bir ülkede çekilmiş, bu nedenle de eleştirilere maruz kalmış, oldukça akıcı, etkileyici bir başrol performansına sahne olan bir film. Genel anlamda dans üzerinden hikayeyi anlatıp psikolojik betimlemeleri dans metaforlarıyla aktarmayı seçen yönetmen, ilişki boyutunu anlatırken, cinsellik aşamasını kadraj dışı göstererek, hikayeye odaklanmayı seçmiş. Öyle tokat gibi bir film denemez fakat finali ve işlenişi ile izlenebilir bir yapım olduğu söylenebilir.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Once Upon a Time in Hollywood
Tarantino'nun dönem kurguları sevdası iki kalburüstü aktörü bir araya getirerek görkemli bir filme dönüşmüş. Hippilik ve hollywood ekseninde kendine yer bulmaya çalışan bir senaryo 3 saate yakın uzunca bir film, başında Tarantino olunca size farklı bir deneyim yaşatacağını zaten garanti ediyor. Kıyafetler, renkler, diyaloglar yine Tarantino'nun alıştığımız tarzına uygun. Ana metnin yörüngesine bir girip bir çıkan yan olaylar, yan karakterler ise anlamsızca filmi uzatıyor. Yönetmen fetişi olan ayak sahnelerini bolca görüyoruz. Tutarlı bir çılgınlık içerisinde vaktin nasıl geçtiğini anlamadan çok da sağlam olmadığını anladığımız bir hikaye içerisinde filmin sonundaki aksiyon nedeniyle ufak bir sevinçle filmden ayrılıyoruz.
Film sonunda anlamadığım en büyük nokta : Al Pacino neden bu filmde var?
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
BONUS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder