_________________________________
2023 KASIM - ARALIK AYI ÖZETİ
_________________________________
_________________________________
Şahsına münhasır filmler çıkaran Ümit Ünal, İstanbul film festivali küratörlüğünden tanıdığımız Kerem Ayan'a senaryosunu veriyor ve ortaya sıcak bir film görünümlü Oregon çıkıyor. Görünümlü diyorum ama maalesef bir geçiş filmi olmuş. Pandemiden sonra sinemaların boşaldığı şansız dönem sonrasında toparlanma emareleri gösterdiği bir zamanda vizyon almaya çalışmış fakat başarılı olamamış bir film Oregon. Kadrosu da sağlam gözüküyor. Ancak bu isimlerin bir araya gelmesinde ciddi sıkıntılar var. Zihni Göktay ve Nevra Serezli'nin hikayeye hiçbir katkısı yok. Nejat İşler'in keza zorlama bir karakter ile dönem filmi teması yakalanmaya çalışılmış. Solculukla hippiliğin bağdaşlaştığı ilginç bir de karışım var. Film aşure gibi ancak şekeri eksik. Şevket karakterinin hastalığı ile ne alakası var hikayenin. Birbiri ile hiçbir şekilde birleşmemesi gereken tüm detaylar bir araya gelmiş. Ama tatlı yanları da var. Filmin renk tonu, müzikleri gibi. Ümit Ünal'ın kredisi çok büyük ama aşırı şekilde harcamış bu film ile.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Ölümlü Dünya 2
Ölümlü Dünya, komedi filmleri arasında önemli bir yere sahip. Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi'nin oluşturduğu matematik sağlam ve kara mizaha çok rahat evrilebiliyor. İlk filmde gördüğümüz ve tutan sahnelerin aynı matematikte başka bir formatta yer aldığını görüyoruz. Yine reaksiyon alıyor. Bu açıdan garanti plana uyum sağlanmış diyebiliriz. İlk filmle kıyaslanacaktır mutlaka. Yeni gelen karakterlerde Giray Altınok, Şenol ile çok başarılı, filmi rahatlıkla götürüyor. Zafer karakteri ilk filmden daha alt seviyede kalmış bana göre. Serhan ve Begüm sahnelerini beğenmedim. Küfür kullanımı da fazlasıyla artmış. Biraz daha Feyyaz Yiğit kendisine alan açmış gibi bir hava vardı. Şu dönemde izlenecek başka bir film olmadığını da düşünürsek eğlenmek isteyenlerin ilk tercihi olmalı. İlk filmin üstüne kattığı bir tat yok ancak ben mizahın keskinliği ve uçlarda yer alması nedeniyle daha çok sevdim. Hikayenin bağlanması da ilk filme göre daha tutarlıydı.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Ayna Ayna
Altın Portakal'da Kurak Günler ve Karanlık Gece'den sonra en iyi film olarak otoritelerin kanaat getirdiği filmin anlattıklarını ve anlatım tarzını çokça merak ediyordum. Belmin Söylemez'in diğer filmlerini de izleme listeme eklemiştim ancak hiçbirisini izleme motivasyonunu bulamamıştım. Ayna Ayna, 3 kadının bir tiyatro oyunu çevresinde yaşamdaki sıkışmış alanlarını genişletmeye çalışmalarını izliyoruz. Ana hikaye bir butik bir tiyatro salonunun ekonomik açıdan tutunabilme çabası iken, yan öykülerde genç bir kızın hayallerine ulaşma serüveni ve bit pazarında sattıklarıyla geçinmeye çalışan başka bir kadının Frida üzerinden hayata tutunması ve şiirlerini kitlelere ulaştırma çabasını görüyoruz. Filmin yaptığı iyi iş, hikayeleri bağımsız olarak güzel ve sade biçimde aktarması, yapamadığı ise bu 3 hikayenin ana düzlemde bağlanamaması olmuş. Yani genç kadının oyunculuğa karşı olan motivasyonunu anlayamıyoruz. Frida roleplayini gerçekleştiren Feride'nin neden böyle bir karaktere tutunduğunun geçmişini anlayamıyoruz. (Tahmin edebiliyoruz) Başroldeki tiyatrocu hanımefendinin paraya karşı olan görüşlerinin, anlattığı hikayede hiçbir etkisinin olmaması da ayrı bir eksi bana göre. Filmin sonundaki ayna sekansı ile eleştirmenler bütün bunların bağlandığını söyleselerde ben çok o tadı alamadım. Ancak bu sıkışmışlık içerisinde garip biçimde iyi hissettiriyor film. O açıdan başarılı.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Ariel
Aki Kaurismaki'nin Proleterya üçlemesinin ikinci filmi Ariel, yine Karuismakesk biçimde saçma sapan bir açılış yapıyor. Bir işçinin kovulmasının ardından belki de hayatındaki tek sahip olduğu madde olan arabası ile birlikte yola çıkıyor. Aki'nin her filminde rastladığımız garip tesadüfi aşklar, donuk bir birliktelik, kendi içinde sıcak bir duygu ve ezilenlerin çıkış mücadelesi. Bunu da hiçbir duygusal bam teline basmadan dahice çözümlerle önümüze sunuyor. Kaurismaki'nin tüm filmleri izlenecek bu belli oldu.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Tavern Man
Aki Kaurismaki tuhaf gerçekten. Bunca başarılı filmlerin ardından sen git aklına gelen bir fikir kırıntısı ile kısa film çek. Kendisini diri tutmasının bir tezahürü sanırım. Butik bir meyhane yürütme çabasında olan bir adamın, gündelik yaşamına konuk oluyoruz ve harika bir 15 dakika geçiriyoruz. Eğlenceli, duygusal...
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Eski Koltuklar
Ersin Karabulut'un hikayesinden yola çıkılarak yapılan kısa film aslında bir cyberpunk tasviri bir ülke hicvi oluşturmakta. Herkesin bütçesi kadar yaşayabildiği bir dünyada çocuk yetiştirmenin nasıl olacağı ile ilgili bir eleştirel kısa film oluşturulmuş. Fikir olarak çok beğendim. Bilimkurgu anlamında uzun metraj bir film çıkabilecek bir hikayeye sahip. Ancak sunumda dış sesin bence direkt hikaye anlatımını basitleştiren bir unsur. Bunu görsel olarak aktaramayacaksanız çekmeyin diyesi geliyor insanın. Finali etkiliydi. Ben fikir ve finalden etkilendim. Geri kalan her şey yapılmış olmak için yapıldığı izlenimi verdi.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Theatre Camp
Mocumentary tarzında ilerleyen Theatre Camp, bir yaz sezonunda çocuklara yönelik oluşturulan bir tiyatro kampının ortaya çıkaracağı oyunun, kampın geleceğini etkilemesini anlatan bir film. Filmin yapısı alışık olmadığımız bir tarzda ilerliyor (kurgusal belgesel) ve bu tarz hikaye anlatımına ek katkı veriyor. Ben Little Miss Sunshine'da aldığım tatlı hüzünlü bir hikaye anlatımı aldım ve bundan çok hoşlandım. Çocuk oyuncuların katkısı ve diğer oyuncuların amatör gibi gözükmeye çalıştığı anlar çok tatlıydı. Hikaye çok klişe olsa da yine etkilemeyi başardı. Aslında kahkaha atmama rağmen içten içe bir miktar rahatsız eden kısım, son 10 yıldır açılım yaptığımız eşcinsellik konusunun 9-10 yaşa kadar inmesi oldu. Bizim ülkemizde reşit olma yaşının bazı bölgelerde 18'den fazla olması gerektiğini savunan biri olarak belki de Avrupa ve batı medeniyetlerinde bu tarz olayların aşıldığını düşünerek normalleşebildiğini anlıyorum ama belli bir yaşa kadar çocukların kendi bedeni üzerindeki kararları almada çevresel etmenlerin etkili olmaması gerektiğini düşünüyorum. ( Aynı iç anadoluda kendi benliğini bulamayan bir çocuğun yaşadığı baskı gibi belli yayın organlarının Amerika'da yaptığı propaganda sonrasında ufak yaşlardaki çocukların eğilimlerin değişmesi bence aynı hizada manipülatif) Bu arada film bu konuya ters köşe yaparak şakalarla biz bunun farkındayız havası yaratıyor ama bilemiyorum birkaç sekans daha dozu az olabilirdi.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Bozkır
(2.Sezon)
İlk sezonunda bana göre beklenin de üzerine çıkan Bozkır birkaç sene sonra 2.Sezonu ile geri geldi. 2 ana karakterinden birinden yoksun olmasına rağmen Furkan Andıç'ın hiç de Ekin Koç'u aratmayan performansı ile daha iyi çekimler daha iyi görsel ve müzik kullanımı ile birlikte 2.sezonu da bitirmiş olduk. İlk sezondaki hikaye bütünlüğünü bulamadım (her ne kadar ilk sezon son 2 bölüm kötü olsa da). Ancak konu itibari ile daha aşina olduğumuz ve bozkır temasına çok daha fazla uyabilecek bir hikaye gördük. Ben aslında 8 bölümün böyle hikayeler için az olduğunu düşünüyorum. Hikayede eksiklikler kalıyor ve tadını aşağı çekiyor. Levent Cantek'e yine de teşekkürler. Birçok kısımda bir sürü sorumuz olmasına rağmen tatmin edici bir senaryo ve bağlamda iyi bir yönetmenlik çıkardığı için.
Artıları
+ Karakterler, Bozkır tasviri
+ Motifler ve Bozkır tasviri
Eksileri
- Hızlı geçişler, eksik kalan hikayeler
- Kötü karakterlerin yabancılaşması
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Terör
Teröristlerin ele geçirdiği bir uçağın bir stadyuma düşürmekle tehdit etmesinden sonra savaş pilotu Lars Koch'un uçağı başka yere düşürmesi ile 164 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir davayı anlatıyor oyun. Vicdan-mantık ve yasalar üçgeninde seçimi seyirciye bırakan bir yapı ile sunuluyor. Konu ilgi çekici olsa da yıllardır felsefenin temelini oluşturan bir soruya cevap aranıyor. Çıkış noktası güçlü gibi gözükse de bana göre yan etmenler bu çatışmayı körüklemiyor. Tanıklardan Yarbay Lauterbach mantığa, Meiser ise vicdana sesleniyor ancak ikisi de etkili değildi konuyu yakalamak için. Savcı ve avukat arasındaki çekişme metni güzeldi. Ortalama seyircinin beğenebileceği bir iş olabilir ancak ben metinlerde bir şeyleri öğretmeye çalışan (direkt olarak) içerikleri çok sevmiyorum. Yani siz bilmezsiniz bu işler böyle oluyor tarzındaki yönlendirmeler yerine durumun aktarımı ve seyircinin yorumlaması durumunu daha çok benimsiyorum. Metnin sorunlarının yanısıra, gerilim öğelerini artırılması gerektiği yerlerde sadece ışık kullanımını yetersiz buldum. Müzik ise tekdüze olması nedeniyle tekrara düştü. Dekor zaten yoktu, olması da gerekmezdi. Yine dinamizm katmak için bir kaç dokunuş yapılmış ama yine ana hikayeye katkısı azdı bence. Oyuncuların, sahneleyenlerin emeklerine sağlık.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Yoldan Çıkan Oyun
Temsil, isminden de anlaşılacağı gibi tiyatroda örneklerine sıkça rastladığımız, hatalar üzerine kurulu bir düzende işliyor. Bir tiyatro sahnesinde hiçbir şeyin beklendiği gibi gitmemesi sonucunda ortaya çıkan kaostan beslenen oyunun en önemli sınavı dekoru ile geçiyor. Dekor etkilerinin zamanlaması, yan öğelerin hata komedisini iyi beslemesi sonucunda eğlenceli ve çılgın bir oyuna dönüşüyor. Tiyatroda gereğinden yüksek sergilenen performanslardan pek hoşlanmayan biri olarak birkaç karakterin yüksek şekilde oynaması zaman zaman rahatsız etse de kaba komediden rol çalan sahnelerde etkili olmuş. İlk defa devlet tiyatrosunda izlediğimiz Batuhan Kodaloğlu çok iyi iş çıkarmış. Her seferinde reaksiyon aldı. Kadro ve birleşimler bence gayet güzeldi. Herkes salondan mutlu ayrıldı. Tekrar izlenebilecek bir oyun. Yeni yılda tekrar döngüye girerse bir kez daha arkadaşlarımı alır yanıma izlerim sanıyorum ki.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
OCAK-ARALIK İZLENEN FİLM ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI
2023 OCAK - ARALIK İZLENEN
FİLMLER & DİZİLER & SAHNE SANATLARI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder