______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
2019 OCAK AYI ÖZETİ
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
______________________________________________________________________________
Çaparide Çırpınmak - Hande Gündüz
Kitabın ismine uygun olarak çizilmiş, kısa hikayelerden oluşan bir derleme görüyoruz bu kitapta. Gerçekten balık gibi ağa takıldığımız durumları yansıtan öykülerde, Hande Gündüz güzel bir dil kullanmış. Okuması takip etmesi hoş duygular uyandırıyor. Ancak öykülerin içeriği oldukça boş geldi bana. Durum öykülerinde konu beklemek yanlış olur ama mesajlar da etkili gelmedi. Bazı öykülerde farklı bir kaç olayın benzeşmesi için arada bağ kurmaya çalışmış ama onları da tam sağlayamamış. En azından bana hitap etmedi. Bir kitabı daha var elimde Hande Gündüz'ün. Onu da denedikten sonra takip etme veya etmeme konusunda karar alacağım sanırım.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Ses Veriyorum - Giray Kemer
Giray Kemer'in okuduğum ikinci kitabı. Samimi bir dille yazılmış, kısa anılardan meydana gelen hikayelerden oluşuyor kitap. Tüm hikayeler aynı evde kalan iki arkadaşın başından geçiyor. İki arkadaşın ilişkisi tam "Bromance" olarak ilerlerken bir hikayede renklerin değiştiğini gördüm. Şaşırmakla birlikte cesareti de takdir ettim. Tarz olarak eyvallahı olmayan bir tarz benimsemiş yazar. Emrah Serbes en yakın gelebilecek yazar olabilir belki. Hikayeler günlük hayatta yaşadığımız olaylardan beslendiği için çok tanıdık geliyor. Özellikle bir atari oyununda verilen bir bilgi resmen 6 yaşıma geri götürdü beni ki öyle herkesin bileceği bir bilgi de değil. Spesifik örneklerin çokluğu, yaş ve yaşadığı yer benzerliği ile gençliğime yakın bulduğum hikayeler ile beğendiğim bir öykü kitabı buldum.
Edebiyat takıntısı olanlar mutsuz olabilir.
Benim hoşuma gitti.
Edebiyat takıntısı olanlar mutsuz olabilir.
Benim hoşuma gitti.
"birden güvercinli güvercinli gülüyorum bak, sevdamıza bir numara dar geliyor sanki şimdi yeryüzü."
"Bu şarkı öyle işte Burak. Şahane bir Ege kasabasında, denizden çıkıp sevgiline hikaye anlatır gibi, zamanlamalı bir tatil gibi, iyi gelen yol gibi, eski güzel günler gibi, denizin dibi gibi, karanlıkta yokuş aşağı yürür gibi."
"Kelle paça çorbası gibi adamlarız biz abi. Ancak geceleri sarhoşken akıllarına geliyoruz. Sonra sabah oluyor. O zaman da ağır geliyoruz, mideye dokunuyoruz."
"Rakıyı törenselleştirmek acemi işi abi. Biz normalleştiriyoruz. Gündeliğe indirgiyoruz, yaşam pratiğimizin tam ortasına yediriyoruz."
"Disiplinsiz davranışları, meslek ahlakına uymayan hareketleri varmış. Haksızlığa karşı sokağa çıkmak gibi..."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Mezeleri Güzel - Erdem Aksakal
Erdem Aksakal'ı OT dergisi sayesinde tanıdım. Yaptığı tespitleri severim. Kitabından da, anlattığı hikayelerinin yansımasını beklemiştim ama hiç de beklediğim gibi çıkmadı. Öncelikle kitap, bir beyaz yakalı hakkında tespitleri anlatıyor. Tamamı ile beyaz yakalıların yaptığı yanlışlar ve düşünce tarzındaki bozuklukları özetliyor. Bu açıdan pek subjektif kalmış. Üstüne basa basa proleter sınıf ve küçük burjuva ayrımını yapmasına rağmen, Türkiye'deki girişimcilerin eğitim seviyesini de göz önünde bulundurup anlatmasını beklerdim. Bu haliyle tüm iğnelemeler beyaz yakalılara gelmiş. Ben üstüme alınmadığım için keyifle okudum ama arada sıkışıp kalan bir çok insan var ve algısı nedeniyle bu kitabı okuduklarında mutsuz olacaklar. Zaten yazarın amacı da bu..
Erdem Aksakal'ın tespitlerinden öte bu işleri hikayeleştirmesi gerekiyor. Yoksa bu haliyle çerezlik bir kitabın ötesine geçemez maalesef.
Erdem Aksakal'ın tespitlerinden öte bu işleri hikayeleştirmesi gerekiyor. Yoksa bu haliyle çerezlik bir kitabın ötesine geçemez maalesef.
"Maaş zamlarının olduğu gün istediği zammı alamayıp "Burada çalışılmaz artık, bu ne ya!!! Yeter ulen, istifa ediyorum" tavırlarına girenler, önümüzdeki on yıl boyunca orada çalışmaya devam edecektir."
"Birisi de çıkıp şirketine "E sen devletin işverene zorunlu kıldığı kreşi açmıyorsun, binlerce kadını bakıcı diye aslında var olmayan bir mesleği yapmaya mecbur bırakıyorsun demez. Atarını gider bakıcıya yapar. "Ay iş yapsın diye aldık, akşama kadar ya telefonda laklak, veya televizyon izliyor diye yakınır, kendisi iş yerinde akşama kadar telefonda laklak yapıp Facebook'ta gezinirken."
"Siz hesabı geçirdikçe mezeleri güzel diye neşeleniriz biz ustam. Kasaptan kilosunu 8 TL'ye alıp, 100 gramını 25'ten sattığın ciğeri överiz. Tarif sorarız."
"Saygın bir okulu bitirip, iş dünyasında müthiş bir deha olmayı, çevreni ışığınla aydınlatmayı umuyordun ama gerçek bunun çok uzağında. Ortaokul mezunu bir patronun şirketinin, vasat bir departmanında mesainin yüzde 70'ini arzuhalciliği andıran bir uğraşıyla geçiriyorsun. İşin de o, yeteneğin de. Altın falan değil ama maalesef tek bileziğin bu. Profesyonel bir mail yazıcısın.
"Çok basit bir hesapla, istatistikçiler bir ailenin gıda harcamasını hane halkı gelirinin yüzde 30'u olarak hesap ediyor. Her gün, aylık gelirinin yüzde 1'ini verebilirsin gıdaya. Her öğün bunun üçte birini. Eğer bir yemeğe verdiğinin 300 katı maaş kazanmıyorsan, o yemek sana lükstür canım ciğerim."
"İşte beyaz yakalı, hem üretimde hem tüketimde etkili ama yetkisiz bir sınıf olarak icat edilmenin sancısını çekti hep."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Derle, Topla, Rahatla - Marie Kondo
Bu minimal hanım kızı Netflix'teki minimalist yaşayın, derleyin toparlayın yer açın tarzındaki Tidying Up programı ile tanıdım. Neymiş bu derle toparla derken, feng shui tarzı bir felsefe ile yaşama alanınızı ferahlatın mantığını anlattığını çözdüm. İlgimi çekti zira 2 + 1 evde tek başıma zaman zaman sığamadığım oluyor. Kıyafet ve diğer ıvır zıvırlar için söylediklerini denemek için motive oldum kitabı okuyunca fakat Marie Kondo'nun atladığı bir çok kısım var. İlki bu felsefeyi 50 sayfa anlatabilecekken aynı cümleleri defalarca anlatarak 250 sayfaya çıkarmış. Ticari bir kaygı olduğu çok açık. İkincisi, yükünü azaltmak isteyenlerin psikolojileri ile ilgili hiçbir şey anlatmamış. Diyor ki bu zor olabilir, böyle hissedebilirsiniz ama atın. Şimdi benim kütüphanemde 1000'e yakın kitap var, bakmak bana haz veriyor. Dokununca haz duyuyorum. Kondo haz duyduklarınızı ayırın diyor, ama yüzüne bir daha bakmayacaklarınızı atın. Bir daha bakıp bakmayacağımı bilemiyorum. Bu noktada da bilemiyorsanız bile atın diyor. İhtiyaç duyarsanız da üzülmüyorsunuz diyor. E be japon ablam, sen evine girerken selam diyorsun, ayakkabılarınla konuşuyorsun, çoraplarına yükümü çektiğiniz için teşekkürler diyorsun, bir çok mantıksız hareketlerde bulunuyorsun ama ben 5 sene sonra bir işime yarar diye tuttuğum kitabı atmam gerekiyor. Belki ben de onunla konuşuyorum, 1000 kitabımın hepsinin durmasını ısrarla istiyorum. Bu konudaki psikolojik çözümlemesi çok yetersiz yazarın. Zaten örnekleri de hep değişken, bir müşterisi bir şey diyor, bunun yanlış olduğunu anlıyor feşmekan. Ayrıca sürekli kurslarımda anlatıyorum, danışmanlıklarımda söylüyorum dediği şeyleri kitabında söylemiyor.
Kitabın da bu konuda katkısı sığ kalıyor.
Bana ne kazandırdı, sadece kıyafetlerimi düzenlemem için motive. Onun dışında pek bir kazancım olmadı.
Kitabın da bu konuda katkısı sığ kalıyor.
Bana ne kazandırdı, sadece kıyafetlerimi düzenlemem için motive. Onun dışında pek bir kazancım olmadı.
"Çoğu kişi elektrikli alet kutularını saklar, çünkü aleti kutusuyla birlikte satmaya kalktığında daha fazla para kazanacağını düşünür. Ancak bu, boş bir çabadır. Ödediğiniz kira veya kredi miktarını düşündüğünüzde, yaşadığınız yeri boş kutuları sakladığınız bir depoya dönüştürmek, bu aletlerin her birini kutusuyla satmanın getirisinden çok daha fazla harcama yapmanıza neden olacaktır."
"Müşterilerimi gözlemleyerek, fazla kıyafetleri attıkları zaman göbeklerinin küçüldüğünü, kitap ve belgeleri attıklarında zihinlerinin daha berrak olmaya başladığını, kozmetik ürünlerinin sayısını azalttıklarında tenlerinin daha temiz olduğunu gördüm."
"Eşyaları ortadan kaldırmak, dağınıklık sorununun çözüldüğü gibi yanlış bir algı oluşmasına neden oluyor."
"Küçük kardeşler eşyalarını atmaktan çekinir, bunun nedeni geçmişte hep büyüklerinden kalan kıyafetleri kullanmasıdır."
"Evinizi düzenlediğiniz zaman, tüm meseleleriniz ve geçmişinize dair her şey de yoluna girecek."
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Bu Filmin Kötü Adamı Benim - Murat Gülsoy
Murat Gülsoy'un ilk romanı isminin hakkını verecek cinsten. Kitaplarında psikolojik çözümlemelere doyamayan yazar, kötü sayılabilecek davranışları, karakterle okuyucuyu özdeşleşmesini sağlayarak, normalleştirme yoluna gidiyor. Aslında bir çoğumuzun içinden gelen hisler ile yaptığımız ufak yanlışların dışarıdan ne denli büyük sorunlar olduğunu görmemizi sağlıyor. Önder karakteri, karanlık gibi gözükse de umutları olan bir karakter. Geçmişe saplantılı gibi gösterilmesine rağmen aslında yaptığı yanlışların bahanesini geçmişe atacak kadar vurdumduymaz bir yapıya sahip. Onun dışında da senden, benden bir karakter. İstekleri, arzuları ve davranışları mükemmel değil. Olmadığının farkında olup hep bir şeyleri değiştirme içerisinde. Karşısındakini değiştirmeden önce kendisine bakması gerektiğini idrak edemiyor.
Kitap sürpriz olaylara da gebe ayrıca. Bu yapısıyla klasik bir Murat Gülsoy kitabı olarak göze çarpıyor. Eğer Gülsoy kitaplarına başlamak istiyorsanız iyi tercihlerden biri olabilir bu kitap. Akıcı da sayılır.
Kitap sürpriz olaylara da gebe ayrıca. Bu yapısıyla klasik bir Murat Gülsoy kitabı olarak göze çarpıyor. Eğer Gülsoy kitaplarına başlamak istiyorsanız iyi tercihlerden biri olabilir bu kitap. Akıcı da sayılır.
"Yazarın, yazdığı dünyaya karışması gerekir. Romanın içindeki hayatın kaynağıdır çünkü o. Kahramanlarının içine üfleyeceği ruh ancak kendi göğüs boşluğundan çıkacaktır. O yüzden her romanla biraz daha ölür yazar. Yazdıklarının içinde yaşamaya devam eder mi? Belki. Ama kendisi için değildir bu ölüm sonrası hayat. Başkalarına göredir. Başkaları için yaşıyor gibidir. İnsan kendisi için bir kez ölür. Yaşlı bir Kızılderili, "Beni tanıyan son kişi öldüğünde öleceğim," demiş."
"Kitap okuyan insanın bir rüyanın içindeymiş gibi yarı bilinç durumunda yaptığı hareketler öyle saf ve güzeldir ki başka bir dünyayı anlayabilmek için dikkatini toplayışı, zaman zaman kaşlarının arasındaki çizgiyi derinleştirerek üzülmesi; bazen sayfayı heyecanla ve hoyratça bazen de hayalini izlediği kahramanı incitmekten çekinerek usulca çevirmesi, o sırada öne düşen perçemini farkında olmadan düzeltmesi..."
"İnsan yalnızken ne yaparsa yapsın delirmiş olmaz. delilik başkalarına karşı verdiğimiz bir sınavdır."
★★★★★★★★ 8/10
(Karakter çözümlemesi içeren roman)
Can Yayınları, 19,00 tl, 252 sf, 2004
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Sarsıntı - Barış İnce
Çelişki kitabını beğendiğim için Barış İnce'nin ikinci kitabı Sarsıntı'yı da hemen alıp bir kaç gün içerisinde bitirdim. Genel itibari ile sevdim diyebilirim. Fakat beni fazlasıyla rahatsız eden bir durum var. Bu kitapta 4 romana konu olabilecek kadar fazla olay var. Kitap ise 120 sayfa. Bu kadar konu nasıl sığacak demiştim sonlara doğru ve yetmemiş zaten, bütün konular eksik kaldı. Sürpriz bozmayacağım ama söylemem gerek Ada hikayesi eksik kaldı, tarikat olayı eksik kaldı, deprem hikayesi eksik kaldı, ağabey-kardeş hikayesi eksik kaldı, sizi ters köşe yapması beklenen bir durum var (şuan söylemem okumayanlar için) o da başından belli oluyor zaten..
Yani müthiş bir konu bulmuş Barış İnce, soyadı gibi İncelikle dokusaydı keşke, bir "Kedi Beşiği" havası yaratabilirdi sanki. Olsun yine de beğendim, bir sonraki kitabı çıkarsa onu da tereddüt etmeden alırım. Ama bu sefer öncekinden daha az puan aldı benden.
Yani müthiş bir konu bulmuş Barış İnce, soyadı gibi İncelikle dokusaydı keşke, bir "Kedi Beşiği" havası yaratabilirdi sanki. Olsun yine de beğendim, bir sonraki kitabı çıkarsa onu da tereddüt etmeden alırım. Ama bu sefer öncekinden daha az puan aldı benden.
"Ümit ne sinsi bir his... Bir şeylerin düzelmeye başladığına inandığın an hayal kırıklığı yaşarsan sarsıntısı büyük oluyor."
"Son dönemlerde insanların merhabalaşma anında birbirine sımsıkı sarılması ve birbirini düşürmeye çalışır gibi samimiyetle sallanması ilginç... Bu sımsıkı sarılmada yapmacık bir şeyler var. Birbirinizi bu kadar seviyor olamazsınız. O kadar yalnızız ki yalnız olduğumuzu böyle gizlememiz gerek, sarılması olabilir mi bu?"
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
DERGİ GÜNLÜĞÜ
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
Tuhaf #16.Sayı
"Bu memlekette artık yetişkinler değil çocuklar bunalıyor. Çünkü boş vakitlerine denk düşen alanları yok."
Hayvanlara Eziyetin Tarihi ve Bugünü - İlber Ortaylı
"Sınıf atlamak için eğitim ya da sosyal sermaye gibi olanakları bulunmayan bir kesim gencin tek umudu dizideki gibi aşırı erkeksiz bir şiddet repertuvarı içinden sosyal mobiliteye erişmek olmuştu. Bu dönem ve sonrasındaki politik liderlerin posta koyan ve gözdağı veren tutumlarının bu eril şiddet kültürünü daha da beslediği kanaatindeyim."
Psikiyatrize Etmeden Şiddet - İlker Küçükparlak
"Yazarın diğer köpeği Toby ise edebiyat tarihine çok daha farklı bir imza bıraktı. Toby, Steinbeck'in kült romanı Fareler ve İnsanlar'ın ilk taslağını bir gece vakti yarısına kadar yedi. İşin kötüsü taslağın bir kopyası daha olmadığından yazar tüm kitabı baştan yazmak zorunda kaldı."
Yazarlar ve Hayvan Dostları - Muhsin Topyıldız
"Yazarın diğer köpeği Toby ise edebiyat tarihine çok daha farklı bir imza bıraktı. Toby, Steinbeck'in kült romanı Fareler ve İnsanlar'ın ilk taslağını bir gece vakti yarısına kadar yedi. İşin kötüsü taslağın bir kopyası daha olmadığından yazar tüm kitabı baştan yazmak zorunda kaldı."
Adil insan, mutlu olmak için yeni bir sosyal statü ya da iktidar peşinde koşmaz; çünkü adalet gibi bir dengeye sahip olmak, onu her daim mutlu ve dolayısıyla zengin kılar."
Bavul #27.Sayı
"Onu kimse sevmedi, kendi de dahil. Ama istedi en ateşli yerinden övülmeyi."
Şiirlerin Şarkılarını - Umay Umay
"Eğer aklınızın bir yerlerinde bu insanlar bir zaman çıkıp ülkelerine gidecek ve yine biz bize kalacağız diye bir fikir varsa bence böyle bir hayal kurmayın. Bir ülkenin inşaatında çivi çakan, mutfağında bulaşık yıkayan insan artık o ülkenin insanıdır. Nasıl ki Avrupa'ya giden gurbetçiler üç kuşaktır geri dönmüyorsa bu insanlar da geri dönmeyecek."
Bodrum Katların Esmer Çocukları - Önder Abay
"Deniz (Gezmiş) asıldığı gün, Halit Çelenk'le beraber çalışan avukat Mükerrem Erdoğan, idamdan çıktı ve bizim eve geldi. Hep beraber gözyaşları içinde Deniz'in son anılarını not aldık, hiçbir şey unutulmasın ve atlanmasın diye. Bu atmosfer içinde yaşayan bir insan olarak, benim bunları duyurmam lazım hissiyle bu ağıtları yaptım."
İnsanı İnsan Olarak Görün - Zülfü Livaneli
Duygular.. Duygular.. Duygular.. - İhsan Oktay Anar
Asıl Tehlike Aklını Kaçırmak - Charles Bukowski
Sarı Çizgiyi Geçmeyin! - Başak Buğday
Fazla Büyüme Asiye - Sinem Sal
Sayın Kralım, Çıplaksınız - İsmail Güzelsoy
Roman Yazmak Safariye Çıkmaktan Farksız - Haruki Murakami
Bahadır Cüneyt Yalçın
Angutyus
"Moğolca av kelimesi ah diye yazılıyor. Kurşun yemiş gibi. Hawai dilinde avcı, hahai holohona diye yazılıyor. Gıdıklanmış gibi. Değil mi ki birinin canını yakan şey, bir başkasının göbeğini hoplatır."
Zürafaya Tuzak - Bahadır Cüneyt Yalçın
____________________________________________________________________
"Deniz (Gezmiş) asıldığı gün, Halit Çelenk'le beraber çalışan avukat Mükerrem Erdoğan, idamdan çıktı ve bizim eve geldi. Hep beraber gözyaşları içinde Deniz'in son anılarını not aldık, hiçbir şey unutulmasın ve atlanmasın diye. Bu atmosfer içinde yaşayan bir insan olarak, benim bunları duyurmam lazım hissiyle bu ağıtları yaptım."
Ot #52.Sayı
"Eğer duygularınızı kontrol edemiyorsanız (hele, bu duyguların sebebi başkalarıysa) yönetilmeye açık olabilirsiniz. Bu kontrol yeteneğine "duygu biniciliği" desem, bilmem abartmış olurmuyum..."
"İki kişi sekiz dokuz saat yumruklaştıktan sonra tuhaf bir kardeşlik bağı oluşur aralarında."
"Toplum geri zekalıları hararetle savunan geri zekalılarla dolu. Dünya, geri zekalılar cenneti. Ne var ki onlarla yaşamak zorundayız. Toplumdaki iyi ve zeki insanlar da pek bir şey yapmıyor. Üşengeç olduklarından değil, sadece mutsuzlar. Ve mutsuz insanlar yorgun olur, hiçbir şey yapmak istemezler."
"Bilmenin kahkahası var. Emin olmanınki, müstehzi bir tebessüm."
"Annem, salatalıkları kestikten sonra babamı doğradı. Salatalıkları kestiği için hiç kimse ona dava açmadı. Oysa park ve bahçeler müdürlüğü devreye girebilirdi. Ama polisler, annemin babamı doğramasına çok sinirlendi. Babam yaşasaydı muhtemelen o da çok sinirlenirdi ve anneme bir yumruk indirirdi. Babam anneme yumruk indirdiğinde annem yıldızları görürdü."
"Kral çıplak demeden önce kralım çıplaksınız demeyi göze almalı. Öbürü, bildiğin dedikodu. Bu dediğimse akılsızlık tabii ki ama olsun uçalım güzelleşelim."
"Ne zaman gidip okyanusa baksam, insanlarla konuşmak istiyorum. Ama ne zaman insanlarla konuşursam da gidip okyanusa bakmak istiyorum."
"Muğlak kelimesindeki Ğ kendisini en iyi hissettiği yerdedir. Mutlaktaki T gibi."
"Anlatmayı bıraktığında anlşaılmak gibi bir derdin kalmıyor."
"Moğolca av kelimesi ah diye yazılıyor. Kurşun yemiş gibi. Hawai dilinde avcı, hahai holohona diye yazılıyor. Gıdıklanmış gibi. Değil mi ki birinin canını yakan şey, bir başkasının göbeğini hoplatır."
Zürafaya Tuzak - Bahadır Cüneyt Yalçın
____________________________________________________________________
____________________________________________________________________
BONUS
One Piece #1.Cilt
One Piece #2.Cilt
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
DERGİ DAĞILIMI
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
YAYINEVİ DAĞILIMI
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder