_________________________________
2023 TEMMUZ-AĞUSTOS AYI ÖZETİ
_________________________________
_________________________________
Bana Karanlığını Anlat
Kelebekler filminin düşük bütçelisi gibi gelen film, ölen bir adamın geride kalan eşi ve ailesi arasındaki Türk usulü çatışmasını ve eşiyle olan ilişkisinin yansımalarını anlatıyor. Aslıhan Gürbüz'ün canlandırdığı tipleme kötü, fakat elinden gelenin fazlasını yapmış oyuncu. Başlangıçta yer alan kocadan nefret etme unsurları iyi yansıtılmış gerçekten sinir oluyorsunuz ancak yeterli değil. Ölüme kadar götürecek bir neden görebilmemiz lazım. Bunu da uzun uzun tiradlarla filmin ortalarında anlatmayı seçmiş yönetmen. Kısa film seviyesinde ya da bir tiyatro oyunu olarak izlenebilecek bir iş uzun metraja dönünce gereksiz diyaloglarla donatılmış. Fakat gizemli bir çekiciliği de var filmin. Samimi de geldi bir yandan da. Çok arada kaldım.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Mukavemet
Tek plan çekilmiş bir suç filmi olan Mukavemet, normal yaşamına devam eden bir adamın bir gece eve geldiğinde sakin sakin kıskançlık krizine girmesi ve cinnet geçirmesiyle birlikte suça bulaşmasını konu ediniyor. Filmin en önemli özelliği tek plan çekilmiş olması. Yarısından çoğu tek mekan olmasına rağmen başlangıçta işlenen tek plan çekim güzel bir işin çıkabileceğini müjdeliyordu. Gerilim unsuru tırmanırken bu tek plan çekimin dezavantajları da birer birer göz önüne gelmiş oldu. Cinnet anından sonra gerçekleştirilen sahneler, karı-koca arasındaki rahatsız edici çekişme ve en sonda da çok düşen ritim polislerin olaya müdahil olmasıyla gelen amatör his filmi aşağıya çekmeye yetiyor. İki oyuncunun rolleri olabildiğince iyi oynadığını söylemek lazım. Senaryonun hiçbir şeye bağlanmaması ve gitgide komik hal alması da sinir bozucu bile değil, sadece iyi bir düşüncenin kötü bir uygulaması.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Everybody Loves Jeanne
Klasik modern fransız romantik komedisini tümüyle yansıtan film, orta yaşını geçmiş Jeanne'nin yaşamdaki amacını anlama yolculuğunun bir parçasına bizi şahit ediyor. Filmin anlatım dili çeşitli animasyonlarla destekleniyor ve bir iç ses bizim içimizden geçenleri anlatarak karaktere daha da yakınlaştırıyor. Yine klasik romantik komedilerden kopma bir şapşal aşık beliriyor ve Jeanne'mizin aklını alıyor. Film "feel good movie" diyebileceğimiz bir tarzda tatlı bir esinti gibi geçiyor. Orta yaş problemi yaşayan kişilere iyi gelebilir.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Hepimiz İçin 9/8'lik Bir Dövüş
Çingene alt kültürüne ait değerlerin dövüşle birleştiği belgesel, Rukeli Trollman'in hikayesine küçük bir saygı duruşu sağlıyor. Gizem Aksu, kısa bir belgesel için çok güzel bir konu bulmuş. Kendisi müthiş bir dansçı, orası da kesin. Eğlenceli bir yarım saat geçireceksiniz ancak dans ve dövüşün birleşme hikayesi bana basit geldi. Üstelik dansçıların hayatlarının da çok etkili anlatımına rastlamadım. Konunun orijinalliği ve dansların güzelliği dışında ana yapıyı destekleyecek bir şey bulamadım.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Sick of Myself
Narsist sevgilisinin manipülasyonu sonrasında ilgiyi üzerine çekmek isteyen Signe, gitgide hastalıklı hale gelir ve sırf ilgiyi artırabilmek için yüzünü paramparça edecek korkunç bir planın parçası eder kendini. Konumuz bu. Kan donduruyor, ancak kuzey mizahı ile birlikte yumuşak bir geçiş sağlanıyor. Yer yer fazlasıyla gerse de, insanların ilgi çekme çabasını entelektüel kesimleri eleştirerek komedi dozunu da ayarlayarak izleyiciye nefes alanı sağlıyor. Konu ve işleniş gayet güzeldi. Sadece Signe'nin hayali ve gerçekte yaşananların birbirine girmesi biraz izleme keyfini baltalıyor.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Compartment No.6
Trende geçen filmler, daha baştan bir adım önde başlıyor. Karşılaşmanın en soft hali olarak bir kamarada yer alan, insanların birbirilerine odaklandığı ve bunu da bir manzara eşliğinde gerçekleştirdiği bir araç mutlaka romantizmi artırıyor. Aslında ben bu filmden daha depresif bir hava bekliyorken, çok tatlı bir doku çıktı içinden. Hayatta yine arayış içerisinde olan lezbiyen bir ilişkideki hanım ile dangoz bir adamın aynı kompartımanda karşılaşmalarıyla başlıyor. Ana konu olarak hiç sevmediğim "hödük" tiplerin tatlı gösterilmesi haline sinirimi dakikalar geçtikçe azalttı bu film. Hatta üstüne beğenmeye bile başladım. Sonuna geldikçe de içim sıcaklıkla doldu (o kadar soğuk bir iklime yolculuk etmelerine rağmen). Çok başarılı bir tesadüf filmi.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Düttürü Dünya
Düttürü Dünya, hayali bir albüm çıkarmak olan klarnetçinin borç içinde geçirdiği yaşamından kesitler anlatıyor. Öncelikle senarist Umur Bugay'ın müthiş bir sosyolog olduğunu söyleyerek başlayalım. Karakterlerin hepsinin bir hayali ve gerçekten bir karakteri olduğunu görüyoruz. Kemal Sunal, albüm yapmak istiyor. Karısı iyi bir ev hayal ediyor, engelli oğlu fark edilmek, kızı okumak, en küçük kız ise bir köpek istiyor. Hepsinin küçük dünyalarının içerisine çok rahat girebiliyorsunuz. Filmde Ankara tasviri verilmek istenmiş. Fakirlik, arka mahalle kültürü ve sosyalist mesajlar anlatılmak istenmiş ancak filmin ruhu olsa da ne anlatmak istediği konusunda biraz kafası karışık kalmış. Sandalye ile güreşen adamın sekansını 15 dk. izlemek mantıklı mı mesela? Ya da Kemal Sunal'ın oynadığı karakterin dönüşümünü bir olaya bağlamak? Yine güzelim mesajlar içeren film samimiyet ve "gerçek kesit" müziği ile birlikte ajitasyon aracı olarak sunulmuş. Zeki Demirkubuz'un yardımcı yönetmen olduğunu da belirtelim. Neden belirttim bilmiyorum.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
The Kid with a Bike
Dardanne kardeşlerden sade bir film. Babasının bakamaması nedeniyle yetiştirme yurdunda kalan Cyril'in var olabilme çabasını görüyoruz. Bunu gerçekleştirmeye çalışırken yabancı bir kadın ile tanışır ve kendisiyle kalmasını talep eder. Cyril'in dünyasına fazlasıyla odaklı buldum filmin yapısını. Kadın karakterin motivasyonunu anlayamadım. Babasının neden reddettiği ile ilgili fazla bilgiye sahip olamadık. Ancak Cyril'in talep gördüğü her anda her şeye evet demesi hem anlaşılabilir hem de biraz acıklıydı. Dardanne'lerin yetişkin olmaya çocuk yaşta başlamış karakter çözümlemelerinden biri daha oluyor bu film.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Ahtapot
Filmin afişi ve açılış sekansının uyumluluğuna bayıldım. Çocukluğunda bir sahilde tatil yapabilen, ailecek karpuzunu şemsiyesini götürebilen herkesin iliklerine kadar tatil havasını hissedebileceği bir film olmuş. Çok tatlıydı. Öyle güzel bir yerden yakalıyor ki film, uzun uzun sahili izlemek istiyor. Özellikle Yusuf Bayraktar (Efe'yi oynayan kardeşimiz) gelecek vaad ediyor. Yönetmeni takibe aldım. Umarım uzun soluklu işler de çeker, izleriz.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada
Grift bir teknikle ilerleyen filmin, yenilikçi olduğunu söyleyebiliriz. Teknik olarak çok başarılı bir iş çıkarmış yönetmen. Bir tiyatro oyuncusu olmak isteyen kadının yüklenen ağırlıklıkları bir bir attığını görmekteyiz. Geçiş dinamikleri hoştu. Konu olarak da grift yapıyı destekleyen bir metin seçilmiş. Ancak nedense oyunculuk anlamında son vuruşu yapabilecek bir yetkinlik göremedim. Bu da filmin ivmesini finale doğru aşağı çekti. Deneysel kabul edilebilecek bu tarz işleri umarım daha fazla görürüz.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
,
Bursa Bülbülü
Eyvah Eyvah serisinin 4. filmi olmasına rağmen (!) isim değişikliği ile Bursa Bülbülü olan film, Ata Demirer'in basit komedisinden esintiler taşımakla kalmıyor, dönem filmi adı altında belli isimleri karikatürize etme cüreti gösteriyor. Ata Demirer'in inanılmaz bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Drama anlamında AB seyircisine iş yapabilse çok güzel işler çıkarabileceğini düşünüyorum. Ancak egedeki yaşamını sanırım garanti altına alabilmek için vasat filmler ile herkesin beğenisini kazanabilecek filmler yapmaya devam ediyor.
Bu film için de söyleyebileceğim tek şey, uzun bir kahvaltı sırasında arkada ses gelsin diye açılabilecek bir film olması. Eğlendiriyor sadece. Fazlası değil. Bir de akşama rakı açmanıza sebebiyet verebilir. Dönem sanatçıları ve ünlü isimleri kullanmadan sadece Cengiz'in hikayesine odaklansa çok daha güzel bir iş çıkabilirmiş. Ve son olarak Özge Özacar çok güzel bir kadın, çok kötü bir oyuncu.
➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤➤
Bayrak
Ülkemizdeki kadınların uğradığı şiddet ve manipülasyonu anlatmaya yeltenen (yeltenen diyorum çünkü bir kesit sunmaktansa tüm dertleri üstleniyor havası veriyor) film, gündelik basit bir olay üzerine bir kaç söz söylemeyi planlıyor. Ama sadece planda kalıyor. Uygulama anında tatlı kareler ve gülümseten anlar var, ana konu üzerinde gazete kağıdı ve filme ismini veren söz haricinde vurucu ve bağlayıcı bir sekans yok. Bütünlük sağlayabilecek sağlam bir fikir üzerine inşa edilmesini tercih ederdim.
Kara Kutu
Filmdeki yönetmenliği ve dokunuşları başarılı buldum. Keman çalan küçük kızın hayatıyla ilgili detayları izlerken keyif aldım. Final ve mesaj ile ilgili problemler var bana göre, müzikle aşılmaya çalışılan ve saklanan gerçekleri çok basit bir fikir üzerinden almak zeki hissettirmiyor. Ancak başka bir fay üzerine kurulu halinin uzun metrajını izlemek isterdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder